27 Eylül 2011 Salı

Özledim.

Ne çok özledim seni.. İçimin kıpır kıpır olmasını.. Karşı koyamamayı sana, unutmayı herşeyi huzurla uyurken kollarında.. Susumayı seninle zamansız... Gözlerimizin dalmasını aynı anda.. Beraber kurduğumuz cümleleri.. Biz diyerek başlattığımız herşeyi! 

Kaç mevsim önceydi, hangi baharda koymuştum elimi kalbinin üzerine hatırlayamasamda.. Özledim! Gözlerine bakıp sevdiğimi söylemeyeli ne kadar oldu sevgili? Zamanı unutalı, perdelerimi hiç açmayalı ne kadar oldu? Ben görmeden güneş kaç kere doğdu ve kızıllığıyla battı? Peki sen hangi güneşle hayatını birleştirdin başkasıyla? Ve kaç kere seslendin ona benim sana yazdıklarımla? Nerdesin? Şimdi nerde, kiminle içiyorsun sigaranı? Sevişme sonrası, koklayarak sarılıp uyuyabiliyor musun başkasıyla gerçekten? Beni soluduğun gibi soluyabildin mi? Böyle çok sevildikten sonra, başkasıyla yetinebildin mi? Ben sol yanımı tutarken senin için, sen kimlerle paylaştın gecelerini? Var mıydın gerçekten? Kurduğum bir hayal misin? Hatırlamak öyle zor ki bazı şeyleri.. Peki, söyle! Unutabilir miyiz yaşadığımız herşeyi bir gün? Kalbimden geçip gider misin? Öylece, yok olur musun zamanın arasında bir yerlerde? Ve ben, kabullenebilir miyim tüm bunları? Yaşananları, yaşattıklarını, hayatını... Ya sen? Sahiden vazgeçip, başka bir mevsime gittin mi umarsızca? Peki daha iyi bir mevsim için bırakıp gitmez mi insanlar yaşadığı yerleri?

Nasıl başladığını anlatmak zor. Birden bire oldu. İnanmadığım bir güneşe tutulduğumu farkettiğimde, ona başlangıç cümleleri yazmak için geç bile kalmıştım.. Önce tenime değdin, tenimden geçip, kalbime indin... Keşkeleri konduramadığım kocaman adam oldun.. İyi ki dedim sana yüzlerce kez.. Sen uyurken yazdım, yaşarken yazdım, başka bir hayata uğurlarken yazdım... Sen olamasan da ben hep "o" adam olmanı istedim.... Güldüm seninle, ağladım da.. Seviştiğim zamanlarda oldu, sevildiğini bilmenin huzuruyla uyudum da.. Beni izledin geceler boyu.. Gideceğini bildiğin için miydi?

Şimdi bir daha seni görmek istemesemde, özledim. Ne çok özledim... 
Unutmalmak zorunda olan, zaten unutulmaya yüz tutmuş bir masalsın şimdi... 
Oysa ben kendini hatırlatmanı, gitmemeni, beni öptüğün bir ara "yanımda kal" demeni tercih ederdim..
Bilmeliydin ki; senin kalırdım.. Seninle kalırdım! 
Ne sen affedebilirsin artık beni, ne ben bağışlayabilirim, başka birini sevmeye yeltenmeni...

10 Eylül 2011 Cumartesi

Git/me . .

Farkında değilsin biliyorum.. Ama beni gittiğim her yerden geri çağırıyorsun.. Kim sevse beni çok, ben seni sevmeyi özlüyorum. Seninle sallanarak yürümeyi, seninle üşümeyi, seninle paylaşmayı özlüyorum.. İnsanların bana neden yetemediğini şimdilerde anlıyorum.. Sen uzaklaştıkça, sen bu şehirden ayrıldıkça... Otel odasında paylaştığımız günler bir yana, Sahilde bana sımsıkı sarılmanı özlüyorum.. Hastayken beraber tükettiğimiz selpakları, paylaştığımz ekmeği, devirdiğimiz şişeleri, başımızı döndüren o son tekilaları... Kucağımda ağlamanı, bana anlatmanı, sesini özlüyorum.. Zamansız kızmalarını, kıskançlıklarını, telefonu elimden almanı özlüyorum kızarak... Bir daha seni gör(e)meyecek olmak içimi hiç acıtmadığı kadar acıtıyor şimdi.. Binlerce kez birbirimize bitti dememiz bitirmemiş bizi.. Başka insanlara koşmamız tüketmemiş.. Şimdi bitiyoruz sevdiğim.. Konuşmadan, sessizce şimdi ayrılıyoruz... Seninle ömrümün en güzel zamanlarını geçirdiğim evi ardımda bıraktım.. Ve seninle en büyük acılarımızı paylaştığımız evide.. Ayrılırken son kez boşluğa baktım, duvarlarda gülücüklerimiz, kapı kollarında gözyaşlarımız, mutfakta sarılan silüetlerimiz vardı.. Balkon kapısının kilidi senin ellerini kanatmıştı, benim kalbimi.. Paylaştığımız ne varsa 4 duvar arasında kaldı, senin çok uzağında, benimde ardımda.. Kapıyı çekmekte zorlandım... Ben seni o evin içinde kilitli bıraktım.. Sende beni İstanbul'da.. 




Kaderimin en güzel parçası... Ömürün tamamı değil ama en yaşanılası yılları... 
 ~~Git/me. . .