24 Ekim 2012 Çarşamba

Sen miydin?

Hiç bitmez sandığım neler bitti. Senin gibi.. Kokun hiç gitmez, inancım yıkılmaz, o bana yalan söylemez dediğimdin. Yanılmak insanlara mahsus, yanıldım. Yanılmamdan çok incindim. İçimde olan birini, seni ardımda mı bırakıyorum şimdi? Unutturamadın mı hatalarını, yalanlarını. Başkalarının daha kötü olmasına sığınıp, kötünün iyisiyim mi dedin yani, bilmeden iyiliklerini. Sende mi yakıştırdın kendini benim sana söylediklerime yani... Kılıktan kılığa sokup, her affettiğimi unuttum sanıp, devam eden sen miydin? Nasıl olsa affetti, geçti öyle mi? İçimde tek bir çözüm üretemeyip, korkaklığını, eksikliğini üzerime mi attın? Sen mi yaptın bunları?

Seni başkalarıyla hayal ettiğimde canım yanmıyor artık. Ayrıyken defalarca düşünüp, yeniden yeniden yıkıldığım bu düşünce şimdi gelir geçer mi oldu. Ne yaptın bana? Neden yaptın? Başkalarının seni sevmediği gibi seni sevmem mi rahatsız etti? Güçlü oluşum mu? Geleceğimdesin demekle işlerin yürümediğini bilecek kadar büyümedin mi yoksa? Beni başaklarına itmekle mi gösteriyorsun o bahsettiğin büyük aşkını?

Büyük aşk, doğru adam yok-muş. Gözüme soka soka öğrenemedim yıllardır. Deveye diken, insana s.ken durumunu bildiğim halde bunu hayatıma uygulamayışımın hediyesi misin yoksa bedeli mi? Neydin sen ve neyine güvendin bana gelirken? Bilmediğin geçmişime mi? Kendi duruşuna mı? Herkese susarken gücünün bir bana yetişine mi?

Paket paket sigaralar yada dönüp sığınacağım, güvenli bildiğim limanlar unutturacak belki seni bana. Hissedilmeyecek yokluğun zaman içerisinde. Telefonuma gelen mesaj bir başka adamdan olacak ve ben başka birine gülümseyeceğim yine. Sana geldiğimden daha kalın duvarlarla gideceğim başka birine ve her zamankinden daha iyi oynayacağım rolümü. Ve beni yine daha çok sevecek başkaları...

Beni başkaları için imkansızlaştıran seni son kez kutluyorum kendi içimde. Senin bana yaptıklarını ben yapmış olsaydım, benim gösterdiğim sabrı gösteremeyeceğini kendi içinde bildiğini de biliyorum. Seni uğurlarken yeni yolculuklara, nasıl olsa diyorum tarih tekrarıdır, yine eskilerine dönecek, üzülecek, aldatılacak, kullanılacak ve oda hiç doğru duramayacak. Sana "dua gibi sev beni" demiştim, bundan... Ben senin son sevilişindim, uğruna mücadele edemediğin...

Bir kadına sahip çıkmak, uğruna fedakarlık yapmak, çaba sarf etmek nedir hiç bilmedin ama; şimdi başını öne eğe eğe hayatımı izleyerek öğrenebilirsin, belki bir gün sende yaşamayı bilir hale gelirsin...


(Sen şimdi benim sana taktığım tüm isimleri de al, canımı yakışlarını da.. Kucağında hıçkıra hıçkıra ağlamalarımı ve susuşlarımı da. Seni yolcu ederken ardından gözleri dolu dolu bakıp, ağlayarak cama koşup el sallayan silüetimi de. Seni çok sevmemi, ellerini sıkı sıkı tutuşumu,bağırmalarımı, kıskançlıklarımı da al. Geldiğin gün gideceğini söylemenin pişmanlığı bende kalsın. Bebek gözlerin burada, odamda. Fotoğrafları ben saklarım, sen anılarımızı al yanına. Seni çok sevişimi al. Kahkaha attığın geceleri. Seni gıdıkladığım o anları al. Hakaret ettiğin günler bende kalsın. Sen özlemimi al, beni öldürmesin an ve an... Soyadını al, adın bende kalsın. Öptüğüm ellerini bırak, kokum senin şehrinde kalsın. Sen adımı unut, ben sana yaşattığım masalsı anları. Ben sesini tutarım hafızamda sen benim "aşk" deyişimi al. Son sözüm içimde kalsın, bir önce ki cümlemi al; "seni seviyorum" 

Ve gözlerimi kapattığımda tenimde gezen her el senin ellerin...)

4 Ekim 2012 Perşembe

Özledim Anne!

Sen gideli 3 yıl 3 ay 25 gün oldu... Bir ben sayarım olmadığın günleri birde kardeşim. Yokluğun bir onu yakar, bir beni yaralar... Annesizlik en büyük yalnızlıkmış. Dibe batıp çıkarken öğrendim senden sonra. Annesi olmayan hem öksüz hem yetim kalır diyenler doğru söylemişler. Hep bir eziklik, hep bir burukluk hissi.. Aynaya baktığımda, gözlerimde görüyorum seni. Sevdiğin herşeyi seviyorum senin gibi.. Keşke olsaydın, neleri kaçırdın ve biz ne kadar değiştik senden sonra. O olmanı istediğin çocukların değiliz belki ama olduğumuz gibi seven bir senimiz olurdu hayatta. Kendimizi böyle yarım, böyle yarıdan çok karanlıkta hissetmezdik..

Geceleri gelirdim sana dizlerine yatar ağlardım. Susardım. Sen saçlarımı okşardın, geçerdi... Sığındığım herşeydin, beni ayakta tutandın... Kötü olan herşeyden ben seninle arınırdım. Ve kimse tek kelime edemezdi yine. Sen olurdun arkamda, doğrumda, yanlışımda... Sana sorardım yine atacağım adımları. Yine seni dinlemezdim ama sen yine yanımda olmaktan vazgeçmezdin. Şimdi kim beni sevse, yalan geliyor anne. Yanımda olanlar her günümde yoklar... Ölmek yaşayana zormuş anne... Öyle özledim ki anne demeyi. Senle kavga etmeyi, dayanamayıp kapına gelip sana sarılmayı. En iyi arkadaşım olmanı öyle özledim ki.. Keşke zaman geriye aksa, herşey gitse bir sen kalsan. Yaşarken değer bilmiyor gerçekten insan... Kokunu unuttum anne. Bazen ölü kokun geliyor burnuma.. Şu kefene sarmadan önce son kez seni koklaya koklaya öptüğüm günkü kokun... Ellerimle yıkadığıma seni hala inanamıyorum.. Senin beni küçük bir kızken yıkadığın gibi anne... Yaptığım hatalara tahammülüm yok, doğrularaysa gücüm.. Hıçkıra hıçkıra kendimi öldürerek ağlasamda gelmeyeceğini öğrendim. Kabullenemiyorum anne! Yıllar geçti, öldü demek zor geliyor senin için. Başın sağolsun kelimesine alınıyorum. Hayat yine zor olsaydı ama sen olsaydın yanıbaşımda.. Geceleri uyurken kocaman bir kadın olmama aldırmasan gelip küçük bir çocukmuşum gibi öpüp yatırsan, sonra sabah ben yine kocaman olsam, beraber gündüz gündüz sarhoş olsak... Sevgilimi getirsem sana, sen yorum yapsan, ben de bilsem. İçim rahat olsa. Annem desem, o çok sevdi... Sesini özledim annem.. Ara sıra ses kaydını dinleyerek teselli bulmaya çalışıyorum. "sana bayramlık alacağım özge"... Korkmuyorum anne artık. Alınacak bir canım var, oda beni sana getirir belki... Cennet olur mu yerim bilmem ama, nerde olsam gelirsin yanıma, beni bulursun, yalnızlığıma dayanamazsın, kıyamazsın... 

Rüyalarıma da girmiyorsun.. Orda olsan, bende her gece sana uyusam... Gece, gündüz hep uyusam.. Sarılmanı özledim anne! Anne demeyi çok özledim. Bir ailem olmasını, senin herşeyim olmanı özledim... Ellerini öpmeyi özledim. Saçını taramayı, kıyafetlerin hakkında uzun konuşmalar yapmayı.. Senden babamı dinlemeyi özledim anne.. Ve sana kızmayı... Annemi, arkadaşımı, dostumu, çocuğumu özledim ben sende... Yaralarımı sarmanı özledim anne.. Burda ol, burda ol, burda ol diye günlerce ağlayabileceğimi ve senin gelmeyeceğini bilmenin acını atamıyorum üzerimden! Olmayışının yeri başkaları gibi kapanmıyor anne.. Kimsesizim derdin hep, şimdi anlıyorum kimsesizliğini. Seni senden sonra anlıyorum anne. Hadi gel, konuşalım eskisi gibi. Sen üzül sevgine, yat kucağıma ben saçlarını okşayayım çocukluğumda ki gibi... Sen ağla ben kızayım olmaz mı? Sana dayanamayayım anne...

Gecelerin çok kör saatlerinde yokluğuna dayanamaz gelirdim. Koşarak eve girer, sana sarılırdım. Geçti derdin, buradayım. Affediciliğini özledim anne.. 

Öldüğün gündü eve koşarak son girişim. Kalk diyerek seni hırpaladım ya anne, acıdı mı canın? Ya ben hıçkıra hıçkıra ağlarken? Dönememek seni de yaraladı mı anne? Pişman oldun mu öldüğüne? Gömülüşünü izleyemedim, orada bir tek gece kalamadım. Kimse anlamadı beni ama sen anladın değil mi annem? Dayanamadım! Sen bir kere öldün, ben her saniye... Biliyorsun değil mi meleğim?

Ve yalvarırım affet beni, emanetine, kardeşime sahip çıkamadım her zaman. Çok hatalarım oldu belki de ama, ezdirmemeye çalışıyorum yine başkalarına... Ne olursa olsun onun koşacağı kucakta benimkisi ama ya ben? Ben kime koşacağım?... Bir seni, birde emanetini herşeyden çok sevmekten vazgeçmeyeceğim annem... Seni tutamadım ama onu tutacağıma söz veriyorum...

Sen benim hayatımın gelecek en güzel günlerinin fotoğraf karelerinde olmayacaksın ya, ben bir daha hiç tam olmayacağım. Lütfen beni bırakma demeyi ne çok isterdim sana. Gel gör ki konuşacağım bir sen yoksun... Ben de bir daha "annem" diyemeyeceğim kimseye...

27 Eylül 2012 Perşembe

Biri Babam - Biri Sen

Herkesten başkaydın, babamla aynı... O yüzden mi çok sevdim sahi ben seni? Ona baktıkça, o konuştukça içimin burkulması ondan mı? Bardağı tutuşu, şarabı yudumlarken karşılıklı konuşmalarımız, oturuşunuz, bana bakışınız... Ondan mı çok sevdim ben seni? Ve sen babama benzediğinden mi bırakıp gittin beni?

En zor günlerime baktığımda, o kareler içerisinde yanımdasın hala... Tutunduğum bir direk, başımı koyduğum omuz, sakinleşmelerimsin. Hayattan çaldığım huzur dolu anlar. Babam gibi sende bir var bir yoksun. Aynı renk gözleriniz, aynı baksa bile, hem hayatınızdan koparıp atamadığınız, hem alamadığınız. Onun eksikliğinden mi sevdim ben seni? O benimle kalamazken senin kalacağına nasıl inandım peki? Aynı hikayeyi, aynı ses tonuyla anlatmanız mutlu etti belki beni.. Neden gittiniz sahi? Ve neden duymadınız seslenişimi...

Ben hem babasız, hem yarısız yaşamaya alıştıktan sonra neden geri geldiniz? Kolumdan tutup beni sürüklemeniz neden? Korumak için geç kalmanız neden? Bir yanımı eksik bırakıp, koruyamadıktan sonra... Bu kadar geç kalmanız neden? İnsanın cehennemi olan bir sürü "neden" i beynime yerleştirmeniz? 

Annem de çok severdi sizi, bende... Onun en sevdiği babam, benim en sevdiğim sen. İkinizinde, evimde bir gece uyumaması neden? Varlığınızı, nefret dolu bir yokluğa dönüştürmeniz, beni benden almanız neden? İnsan yapar mı parçasına, yarısına? Hadi babam anlatamadı, senin anlatamaman neden?

O kadar az ki beraber anılarımız. Güldüğümüz anlarımız.. O kadar eksik ki hayat bir yerlerde.. Ve siz, öyle iyisiniz ki bensiz içinde ki dünyanızda, kızamıyorum... Ötesinde kırılamıyorum. Biri babam, biri sen... Hep bensiz, hep iyi olun. İstanbul'un karalık sokaklarında yolumu bulmayı öğrendikten sonra ben, hatırlamayın. Düşe kalka, düşmemeyi öğrendikten sonra, kaldırma hissiyle hatırlayıp, vicdanınızı elinize alıp gelmeyin, affetmeyeceğim...

Kendimi tamamlamayı öğrendim ben, sonra yenilmez bir kadın yaratmayı. Herşey için çalışıp, istediğimi elimi almayı. Tek başıma dünyayı döndürmeyi, kimseye güvenmemeyi... Öyle kötü şeyleri öğrendim ki ben, hepsinde olmayışınızın izi. İkinizin ortak eseri...

Siz beraber bir günah işlediniz. Kopyalanmış iki adam, bir cinayete kaza süsü verdiniz. Cesetimin üzerine bahaneler örttünüz. Arkanızı dönüp gittiniz. Sonra arada bir gelip, hala sizsiz olamadığımı görmek istediniz. Ben o ölüyü orda bıraktım. Gittiğiniz yerde ruhumu bulamayacaksınız... 

Bir annemin hatırı kalmıştır sizde, bir de en son ona söylediğiniz yalanlar... Yanımda olmamanıza kızgın değilim de, keşke diyorum... Keşke ona yalan söylemeseydiniz. Oda içi rahat ölmeseydi, ölemeseydi...

26 Eylül 2012 Çarşamba

Dilek Kubilay BATMAN



Çok yakında Dilek Uğurlu ve Kubilay Batman olmaktan çıkıp, Dilek Kubilay Batman olacak olan çok sevdiğim arkadaşım Dilek ve onun saygı duyduğum o büyük aşkına ithafen... Ömür boyu mutlu kalın, hep böyle aşık...


Sevgilim...
Seni yaşamak, seni anlatmak... Adınla başlayıp adınla bitirmek... Tıpkı varlığımın başlangıcı ve olmasını istediğim sonu gibi.. 

Küçücüktüm.. Varlığından haberdar olmadığım bir sürü duygu, ve eksiklikle geldim sana.. Seni izlemek bilmediğim bir dilde film izlemek gibiydi.. İçimi uyuşturan, beni kendime kendime gülümseten bir düşünceydin... İlk zamanlar adını koyamadığım herşey sendin.. Sonra sensiz olduğum için üzülmeye başladım.. Benim olmadığın halde kıskanmaya birde.. Hakkım yoktu evet ama önüne geçilmez bir histi işte.. Önceleri gülümsedim.. Sonra gece uyurken yaşlar akmaya başladı.. Ve her duyguda seni düşündüğümü hissettim.. Şarkılar daha bir anlamlı gelmeye başladı.. Sonra baktım ki senle beraber dinlediğim kuş cıvıltısı bile bir melodiye dönüşüyor, anılar an gibi gözümde büyüyor.. Seni özlüyorum göremeyince.. Seviyorum dedim! Ben seni seviyorum! Bilinmez kaç gece vazgeçtim senden.. kendi kendime vazgeç dedim.. Olmadı... Şimdi tüm o günlere bakınca iyi ki olmamış diyorum.. Önce arkadaşım oldun, içimi acıttı.. Ama diyorum iyi ki önce arkadaşım olmuşsun.. Çünkü seni tanıdığım her gün ne kadar doğru bir insan seçtiğimi bir kez daha anladım! Seni gizli saklı sevmeyi de öğrendim, haykırarakta..Gerçek şu ki seni sevdiğime hiç pişman olmadığım gibi, her geçen gün gurur duydum kendimle.. Sana baktıkça, hatta uzaktan izledikçe de mutlu oldum.. Ayrı geçirdiğimiz tüm o zamanlarda sadece senin düşüncene bile sadık kalarak içimden geçeni bekledim.. Bir umuttun ve hiç bitmedin.. Bir duaydın... Ve ben en çok bu duam için Şükrediyorum şimdi..

19 Eylül 2012 Çarşamba

Biraz açıklık getirelim!

Hayatta bazen bazı şeylerin altını, bazılarının üzerini çizmek gerekir. Ben üzerini çizdiğim kimsenin adını anmadım. Ne olursa olsun, kimsenin kötülüğü için özel bir çaba sarf etmedim. Hayat ödeşme şansı verdi elbet, ödeştik. Ama ben her zaman sabrettim. Bazılarınızla ödeşmeye bile gerek duymadım, hakkımı helal etmediğim "eski"lerim var. Dost dediğim, arkadaş dediğim, sevgili dediğim. Bu yazıyı yazıyorum çünkü bazı şeylere açıklık getirmek gerekiyor artık.

Arkamdan laf edilmesini geçtim, benim çok hassas olduğum bir konu hakkında birinin ulu orta konuştuğunu duydum. Şimdi ona aynı şekilde karşılık verebilirim. Yine de seviyesine inmek istemiyorum. Gün gelecek onunla da ödeşeceğiz, biliyorum Bunu öğrenene kadar adını anmadığım, mutlu olsun dediğim biriydi. Fazla iyi olmuşum. Babasını, abisini arayıp, kızınıza sahip çıkın mı demeliyim? Yoksa ailemden birini mi ailesine göndermeliyim? Ne şimdi onun hak ettiği? Siz söyleyin! İnsanların sırları, kişide kalmalı. Düzgün insanlar, karakterli insanlar böyle yapar. Ve onun arkadaşlarına da diyecek bir lafım var; beni size anlatırken, sizi başkalarına anlatmadığı ne malum? Benim sizin hakkınızda neler bildiğimi tahmin edebilir misiniz? Yarın aranız bozulursa daha kimler kimler öğrenir hesabınız var mı? Bu gün bana, yarın sana tatlım...

Zaman zaman ses veren "iyi misin" diyenlerde var. Kötü olduğumu, birşeylerin yerinde gitmediğini öğrendiğinizde mutlu mu olacaksınız? Kötülüğümü takip etmekten bu kadar zevk almanız niye? Kuyruğunuza mı bastım? Çaktım, kazığa mı oturttum sizi? İyi birşeyler yazdığımda "iyisin, hep öyle kal" diyememeniz, ama kötülüğümü öğrenme merakınız neden? Kendi yolunuza bakıp, mutlu olsanıza. Kime ne benim hayatımdan?

Ortamımı onaylamayanlara gelince. N'oldu kuzum? Yanımda sana tecavüz mü ettiler? Ters bir laf mı söylediler? Neyimi gördün, ne konuşuyorsun? Hiç biriniz benim kadar dürüst değilsiniz. Hiç biriniz benim gibi olamıyorsunuz, saygı duyulmuyor size diye bu nefretiniz biliyorum. İstediğim herşeye er yada geç sahip olmam mı batıyor? Ailemin yada insanların değil, doğru gördüğüm yolda yürüyebilmem, ve çabalamam mı? Kaldı ki, size ne? Ben size bir zarar vermedikten sonra, benim hayatımdan?

Mutsuzluğum için çaba sarfeden insanları anmayacağım bile. Size inat daha mutlu uyanıyorum her gün! 

Ben hayatımda,beni tanıyan insanlar istiyorum. Güvenebileceğim insanlar. Hayatımdan çıkanlar, saçma sapan suçlamalarda bulunanlar, kıskananlar, hazmedemeyenler umrumda bile değiller. Dönüp arkama bakmamayı öğreneli uzun zaman oldu. Kimseye "benimle kal" demeyeceğim. 

Bundan sonra iyi niyetli olmayacağım. Üzerime atılan çamurda sizi boğmasını da bilirim. Yaşlarınız büyüdü, beyinleriniz hala aynı. Acıyorum bir çoğunuza... Başkalarıyla uğraşmaktan kendi hayatınıza bakamıyorsunuz. İçiniz rahat olsun, tabi ki sorumlarım var. Yani hepinizden iyi değilim. Kendimle ilgileniyorum ama hiç olmazsa, o yüzden geçecek biliyorum. En azından benden geçecek, siz aynı yerde kalırken. Herşeye rağmen güçlü bir yapım olduğunu herkes bilir. Gücümü üzerinizde denetmeyin bana. Sizde olmayan birşey var bende; geçmişe saygı! Yaşanmışlıklara saygı. Bana geçen emeği, az yada çok unutmayan bir yanım var.

Yazdıklarıma göre haraket eden insanlara gelince; bloğumda yazdığım herşeyi yaşamıyorum. Twitter benim günlük ruh halimi ifade etmiyor. Herşeyi bahane edip, üretebiliyorum. Bu şekilde değerlendirmeye ara verin. 

Beni kötülediğinde, sen iyi mi oldun? Ben orospu olursam, sen namuslu mu olacaksın?

Kendinize gelin, haddinizi bilin. Ben kimsenin canını yakmak istemiyorum!

Özge...

2 Eylül 2012 Pazar

Beni zaten hep senden başkaları sevdi...

Ben yalnızlıktan canı yananlardan olmadım hiç. Onsuz yaşayamam da demedim. Ben yaşarım. Çokta güzel yaşarım. Herşeye çabuk alışır, hızlı vazgeçerim. Herkesin yeri dolar bilirim. Bunu istemem yeter. İstediğim kişiyi sevebilme kabiliyetim bile var üstelik. Şimdi onca adamı unutmuş, en büyük aşkımın adını bile hatırlamazken, seni mi unutamayacağım?

Sana gönderdiğim şarkı çıktı radyoda. Senin sesinden dinlediğim anı düşünürken bunu bir daha asla yapamayacağımı anladım. Bir daha sesini duymayacaktım. Birisiyle uyumak sorun değil ama, gözümü açtığımda yanımda ki adam sen olmayacaksın. Sımsıkı ellerini tuttuğum, başımı omzuna yasladığım, sevdiğim adam sen olmayacaksın. Bir başkası olacak yanında ve ben vermiş olduğum herşeyle kalacağım. Herkes haklı olacak söylediklerinde ben susacağım. Saçlarımda gezmeyecek ellerin. Bir bebek gibi beni koklayarak uyuyan sen olmayacaksın. Başka kadınlarla tüketeceksin kendini diğerleri gibi. Uzaktan şahit olduğum hayatının her anıyla senin olan parçam yok olacak biraz daha...

Herkes beni sevdiğini söyledi. Sense en çok sevdiğini. Biri geldi; "orospu olsan umrumda değil, karım ol." dedi. Başkası; "İstanbul geçse üzerinden umrumda değil, benim sevgim etle kemikle eksilmez" dedi. Senin kalkıp ne dediğiniyse söylemeye utanır hale geldim. Senden ilk bu cümleyi duyduğumda vazgeçtim. Sahilde otururken, o Kuruçeşme Kahvesinde bana içinden geçenleri söylediğin anda anladım beni sevmediğini. Sen sadece benim zaaflarımı çok iyi kullandın. Kendime bile söylemek acı veriyor ama kabullenmem gereken bir gerçek bu. O günden sonra anladım yanlış adamla beraber olduğumu, inandığımı ve güvendiğimi..

Şimdi sen hayatına yürürken bende yolda kalmayacağım elbet. Başkaları eşlik edecek bana da sokak sokak... Başkasının gözlerine bakacağım sımsıcak. Saçlarımı onun için tarayıp, onun için giyineceğim. Her geçen gün daha güzel kokmaya devam edeceğim. Geceleri sabaha kadar bir başkası koklayacak beni derin derin... Kokum başkasına sinecek, ona gülümseyeceğim tüm içtenliğimle.. Onun için koşup, onu seveceğim. Hiç biri senin için fark etmez gerçi değil mi? Beni zaten hep senden başkaları sevdi...

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Şehrime geldin, ne olur bana geri gelme!...


Üzerime kapıları kitleyip gittiğin şehrin kapılarını mı açıyorsun şimdi? Şehrimin kokusu değişmiş... Sokakta ki herkes sen olmaktan, sarıldığım herkes sana benzemekten uzaklaşmış. Boş bırakıp gittiğin her yere mi geldin yoksa? Bir zamanlar koşardın bana, şimdi bu koca şehirde beni kaybettiğin yeri bulabilir misin bir daha? Yürüdüğümüz caddelerde hala aynı ayak izlerine basabilir misin canımı yaka yaka? Biraz önce geçmiş buradan, hava da asılı kalmış bakın kokusu, dedirtebilecek misin bana? Ve dönmeyecektin, dönmemeliydin.. Sahi hangi rüzgara kapılıp geri geldin?

Henüz alışmıştım yalnız olmaya, tek başıma yaşamaya ve bir yerde gezerken seni görebilmenin telaşı yeni yeni kalkmıştı üzerimden.. Kendi küçük dünyamda, yeni masallarla dolduracaktım üç noktayla bıraktığın her bir an'ı. Bende yarım bıraktıklarını tamamlayacaktı daha birileri ve  ben kilometrelerce uzaktan almayacaktım kokunu... Seni de unutacaktım senden sonra ki diğer herkes gibi. Başka bedenlere sarıldığın her geceye daha çok kızacak, daha sıkı sarılacaktım yanımdakine. Susmak gibi olmayacaktı, konuşmak gibi hiç... Başkaları yıkacaktı duvarlarımı ben tekrar ve her seferinde daha kalınını örmekten bıkmayacaktım mesela. Başka kahramanlarım olacaktı hikayemde. En çok "onu" sevdim demeyecektim. Geçip gidecektin bir yerlerden, bir yerlerimden... Durup durup kaderim olmayacaktın. Her gelişin bir boşluğumu doldurmayacaktı ve ben sana sarılmak istemeyecektim her zamankinden çok. Neden geri geldin?

Başkaları her gecenin sabahında bana yenildi, ben binlerce kere daha fazla sana... Yaramda sendin, yara bandım da... Ne gelmeni istedim, ne gitmeni. Zamanın bir yerlerinde benim için hep vardın ve senin varlığın beni en çok ben yapandı. Zamanın arasında bir yerler de masal tadında kalmalıydın. Tam da şimdi gerçek dünyada yerimi bulmaya çalışıyorken, başkalarına alışmışken, adını herşeyle kirletmiş, seni geride bırakmışken  neden geldin? Üzerime kapattığın şehrin kapılarını neden açtın? Beni neden uyandırdın? 

Sakın bulma beni bir yerlerde.. Bir daha karşılaşmayalım yada yanımdan geç git öylece... Ben bir tek kelimeni duymaya dayanamam. Yıllarca ördüğüm duvar ellerin daha değmeden yıkılır, koruyamam. Biliyorum kendimi, dayanamam.  Beni hayattan alıp, masalına uyandırma yeniden. Yapamam, sana karşı koyamam... Şehrime geldin, ne olur bana geri gelme!...

20 Ağustos 2012 Pazartesi

Tanıyan bir gözden "özge"


ilk zmnlar ozgeyi yeni yeni tanımaya basladığımda
dışardan gorunduğunden cok farklı oldugunu anladım
oyle ki
ozge ilk goruste askım olmadı
kesin ozgeyle olmalıyım diyemedim
ozge kalpten yasayan bi insandı
durusttu
ama herzmn adil değil
umutları wardı herkes gibi
hayalleri wardı
ama o yasta
hala kucuk bi kız cocugu gibi
mutluydu ozge
herkese heryese rağmen
yaşadım sananlardan değil
yaşayanlardandı bu hayatı
cesaretliydi
cok guclu bi kalbi wardı
canı yandığında oturup ağlamazdı bi kosede sineye cekmezdi
oda can yakardı
tutkuluydu
hırslıydı
guven verdiğin kadar guven hissederdin
yapıcıydı
tamamlayıcıydı
yorulmazdı ozge
elinden geldiği kadar herkesin derdine koşardı
ama herks onu anlamazdı
farklı dusunur farklı yargılardı
ozge yureğe dokunurdu
bedene deil
gozlerine değilde içine bakardı sanki
onun her gulusu hayata gulmeye benzerdi
o her gulduğunde benim hayata karsı olan umudum artardı
ozge cok severdi kalpten bi insan dedik ya
bir okdr koruyup kollardı baskasından
sakınırdı zaman zaman kendinden bile
bazen bir annelik duygusumudur bilmem ama
koruyacağım sahipleneceğim diye
yıkar dokerdi
ağlardı zaman zaman için için
gostermezdi
ben gorurdum onu
ama oyledirki elimden birşey gelmezdi coğu zaman
ya guldurmeyi denerdim
yada beraber ağlamayı
cozum uretemezdik yasadıklarına
nezmn bir sonuca yaklassam kayıp giderdi elimden
ozge utanmazdı cıplaklığından diyorum ya yuregiyle yasıyor diye
cunku boyle olduğunda onemsizdi hersey
sadece hissetmek wardı
işte ozge hissederdi
korkuları wardı
belki hepimizinkinden buyuk korkular
ama inançlıydı
derdiki
allah kaldıramayacagı derdi vermez kimseye
ben güç alırdım o ozgeden
belki gittiğinden beri bunlar ayakta tutuyor beni
bir insanı yıkıyor ozge
fakat anlayabilen için
ayakta durmasını oğretiyor
özge güzeldi
bunu sonradan anladım
ilk goruste beğenmek baska birşey tabiki ama
guzellik bukdr basit değildi
ozge oyleydiki
zaman zaman taşıdı ozelliklerin birini herhangi birinde gorse insanlar
ona kapılır giderlerdi belki
ama ozge bunların hepsini taşıyordu yureğinde
zaman zaman küçük bi kız çoçuğu
zaman zaman bi anne
zman zaman bi kadın
yanlışlarıda yokmuydu
wardı elbet
ama bu yanlışların onun yanlışları deilde
bu hayatın yanlıs olduğunu anladım sonraları
sanki buradan deilmişte
buraya ayak uydurmaya calısan bir insanmış gibi
ben çok sevdim özgeyi
tanımaya ilk basladığımdan beri
anlayabiliorm baskalarınında ozgeyi sevebilme ihtimalini
bnm gorduklerimi baskalarınında gorebilme hissedebilme ihtimalini
ama dusunmuyorum onun dısında olan biteni
ben boyle tanıdım boyle sevdim diyorum
sayfalarca yazı yazmısımdır adına
birikmiş kalmışlardır elimde
atamadım kıyamadım
hayat dediğim zamanlardı diye
kendimi bir kez daha öldürmeyeyim diye
iyi kotu ne warsa baktığımda hayatı yaşamayı hatırlayabiliyim diye
yani özge bnm için boyleydi wardır ya fazlası
eksiği yoktur sanmıorm


Hiç bir kelimesine dokunmadan, değiştirmeden yayınlıyorum. Hakkımda fikir sahibi olmak isteyenlere, olamayanlara bir ip ucu olsun. Çokça zamanımı geçirdiğim biri yazdı. Eline sağlık. Sana teşekkürümü direk olarak değil bu şekilde sunuyorum. 

19 Ağustos 2012 Pazar

Seni kaybetmedim, vazgeçtim...

Ne kadar zaman oldu sen gideli.. kaç ay? kaç gün? kaç koca yıl.. sen gittin ya saatlerin pilini çıkardım, takvimleri attım.. güneşin doğuşunu göremedim affet koyu renkli perdeler astım.. ne gelen günden haberim oldu ne de giden geceden.. gittiğinden beri karanlık odamda senin kokunla konuşuyorum. uzun uzun soluyorum kokunu ve nerde diyorum seni bana emanet edip giden nerde?

Çok sevildim ama yüreğim hep yanlış yerlerde durdu bunu sendan sonra anladım... Anlamsızlaştıran herşeyi bendim. Suç bendeydi yanlış sevmemiştim ama sen yanlış sevgiliydin.. Ve ben o yanlışa herşeyimi vermiştim! Kızmadım ama kırıldım zamansız gidiş, gelişlerine.. Ne beraberliğimizden haberdar ettin beni ne de ayrılışımızdan.. Sen içinde yaşarken bana susmaları bıraktın.. Ama daha öncede yaşamıştım ben bunu, okumuştum bu kitabı ve çok dinlemiştim aynı masalı farklı seslerden.. o yüzden canımdan can gitmesi gibi olmadı yokluğunu kabullenmem hem öyle derin yaraların vardı ki affettim desemde affedilmeyecektin içimde.. Üzerinde başka kokularla geldiğin her gece bir adım daha geriye çekildim senden.. Sen ne sandın bilmiyorum ama gülüşlerim seni kabullenmemden çok o kadınlara sığınışını komik bulmamdandı.. Yerim dolmazdı bunu sende söylemiştin.. bile bile yanlış yollara giren hep sendin ve sana göre tüm bunların suçlusu bendim.. ben yoruldum sana kendimi anlatmaktan, senin için kendimden vazgeçmekten.. orta yolu bulamamaktan ve hep "eylül"de kalmaktan... Artık yaralarıma dokunma çünkü kanatamıyorsun! Eskisi gibi acıtamıyorsun ve bu yüzden boşuna uğraşıyorsun. İçimde ki değerini her bir saniye daha çok yitirmekle beraber yanımda olmadığın her gece benim için biraz daha kirli bir beden olmaktan öteye geçemiyorsun! Bedenimde ki izlerini temizle diyemeyeceğim sana artık izin yok çünkü ama ruhuma yapışan ellerini alabilirsin giderken.. Ve beynimde gezinen sözlerini.. kıyaslamalarını, yalanlarını, doğru sandığın yanlışlarını ve acınası hallerini.. Avuçlarımdaki sevgiyi sana koşulsuz şartsız sunamayacağım artık ve sende onu tekrar hak edemeyeceksin! Senin için çabaladığım günlere son verdim! Astığım perdeleri çıkardım, baharı soludum önce, sonra takvime baktım "çok zaman kaybetmemişim" dedim, saatimi yeniden kurdum yaşama ve yaşamaya, beyazlarımı giyindim ve gülücüklerimi oturttum yüzüme.. Sana ait olan kapıyı kapatırken de arkama bakmadım Ve kapattıktan sonra seni hiç merak etmedim! düşünmedim ne yaptığını, iyiliğini, kötülüğünü.. Üstelik artık rüyalarıma bile konuk olamıyorsun! Kokunun yerini papatya kokuları aldı...

Beni benim önümde yerle bir etmiştin! İyi ki etmişsin! Sayende kendime geldim! Yürüdüğüm yanlış yolu keşfettim ve değiştirdim.. Haklı olduğun tek birşey kaldı geride "ben seni kaybetmedim, senden vazgeçtim" ne güzelmiş ki sen bunu benden önce farkettin !

7 Ağustos 2012 Salı

Susuyor, kaderime gülümsüyorum...

Herkes biraz eksikti aslında. Ne kadar yanıma yerleştirmeye çalışsam da, uyuşmayan parçalarıyla... Herkesin kendi dünyası en önemliydi mesela. Herşeyin mühimini onlar yapardı. Aşkaysa pek zaman kalmazdı. Banaysa, her zamankinden az...

Uzaklaştın. Tutamadım.. Küçücük ellerim nasıl hükmedecekti ki zaten sana? Bir hayal kurdum, biraz kitap yazdım. İkimiz tabi ki baş rollerde, inandım. En zorunu yaptım aslında, sevdiğim adama inanmak daha kolay olacağı halde kendime inandım. Belki senin cümlelerin duymak istediklerim değildi. Kim bilir? 

İçinde bulunduğun dünyaya ait olamadım. Çok istedim. Alışamadım... Verdiğim sözleri tutamadım. En iyi yaptığım şeydi, içimde kirlettim, gittim. Şimdi sen bilmez, anlamazsın. Sende kalan yanlarım varken hala farkına varamazsın.

Verilen sözleri söylediğin yalanların kapattığından beri, kahramanlara inanmıyorum. Zaten babam bile yoktu ki, sen olasın. "Önce ondan öğrenmeliydin" derken sen bana haklıydın... Kaldırımlarını bilmediğim bir şehirde, sen bensiz güvende misin sahi?

İnsan önce ne istediğini bilmeli. Şimdi benim yaptığım gibi iki cümleyi bir araya getirip, en iyi yaptığın şeyi bile yapamamak değil marifet. Eksilmek bu, yok olmak... Kendini parça parça bölüp, birilerinde o parçaları bırakmak... 

Başkasının tenine değen bir teni affedemediğimden belki, kinimden belki, daha önce yürüdüğüm yollara dönemedim ben. O yollar hep karanlık sokaklara kıvrıldı, ben sana geldim. Herşeyimi, benliğimi bırakıp koşarken sana, yarınını düşünmedim, sabahını düşünmedim... Sen beni, benim seni istediğim kadar isteyemedin... 

Öyle basit isteklerim vardı ki, bunların zor gelmesini hiç anlayamadım. Sadece "sen"... Sahip oldukların, olabileceklerin, kılıfın değildi beni çeken. Olduğun gibi, öylece yanımda dur istedim. Neden zor geldi ki bu kadar?

Kendimi  bırakırken hayata, mantığıma, zamana, ne demişti şair?
"Bir kadının kaderi sevdiği adamın ihanetiyle, sevmediği adamın sadakati arasında çizilir.."
Cümlenin haklılığına susuyor, kaderime gülümsüyorum... 

25 Haziran 2012 Pazartesi

Adını unutmayacağım “o”adam değilsin…

Sende herkes gibiydin aslında… Hep isteyenlerden, vermesi zor gelenlerden.. Yürümesi için hiç durmadan çabalamalıydım ben… Kendi vicdanını rahatlatan küçük iyiliklerine büyük fedakarlıklar der, bunu yaparken de hiç utanmazdın. Bazen kendi kanından biriyken, aslında çoğu zaman onlar kadar olamazdın. Savunmalarını önce sen çürütür sonra inan derdin. Bana inan!  Hep daha çok sevilmenin peşinde, günden güne kendini tüketen… Dibini göremediğim bir kuyuya benim atlamamı istedin. Atlamadığımda ittin.. Ben o kuyudan her zamankinden daha güçlü çıkarken beni suçladın. Kendi hatalarını, benim kendimi toplamamla kapattın. Kurduğum cümleler ağırına gitti, ama değişmek zor geldi. Çaba sarf etmek sana göre de değildi. Oysa kolaydı… Söylediğin yalanlara kendin inanırdın benden de inanmanı beklerdin en çok mesela. Korkaktın. Başkalarının dizinde uyumak kolaydı, çünkü benim ruhum senin için girdaptı. Kaldıramadığında yok olmaktan korktun ve denemedin.

Sende herkes gibiydin aslında. Gittiğimde dönmem için yalvaran, döndüğümde gitmem için çabalayan… Sonra çaresiz yeniden bana gelen… Senin göze alamadıklarını benim almamı isterken, iyiliğimiz adı altında tekrar tekrar kaçıp giden.. Sevişmek için küçük bahaneler yaratan ki ihtiyacı olmayan.. Vazgeçmen gereken birşeyler olduğunda hep önce benden geçen biriydin.. Tüketen, içimi çürüten, üzerime tarifi mümkün olmayan bir koku bırakan, uzaklaştıran…

Sen en çok bende farklıydın. Herkes sana bir bakarken, ben çok baktım… Yürüdüm, yürüdüm yoluna. Bıkmadım! Çabaladım, ağladım, kızdım, bağırdım, anlattım. Senle ben bir insanla yürünebilecek tüm yolları tükettim. Hissedilecek tüm duyguları defalarca yüreğimde hissettim. Ezip geçmelerine, güldüm geçtim. İçimde olmana izin verdim. Seni en çok ben sevdim. Gidememen bundandır. Yetmemesidir herhangi bir kadının sana.. Herşeyinle kabullenen beni, sen kendi ellerinde parçalarken, bende sen tükendin, fark edemedin…

Şimdi duruyorsun. Bir silüet gibi karşımda. Öylece suskun, öylece çaresiz, öylece bana uzanamayan.. Birşeler yapmamı bekliyorsun. Bana kalırsa yine bir yalana inanıyorsun.. Kolaydı. Yanımda olup, bizim için savaşmak zamana bırakmaktan, beni başkalarına bırakmaktan çok daha kolaydı… Şimdi bensiz yolunda, yolunu kaybetmene şaşırmamalı… Ve biliyor musun? Bir daha sana adım atmayacağım.

Senin için mühim olan bacaklardan süzülen iki damla kandı. Başka insanlardı. Başkaları için yaptıklarını benim için yapamamandı… Artık bende yapamıyorum.

Şimdi bana güle güle, sen hoşça kal!
Adını unutmayacağım “o”adam değilsin…

10 Mayıs 2012 Perşembe

İçinde bir "orospu" kadar olamamak


Aklımdan geçen, dilimin ucuna gelen, tarifi zor olan sana anlatmak istediğim binlerce şey vardı. Sustum! Sana sorsam her zaman çok konuşmuştum. Konuştuğumdan çok sustum...

Sana kendimi anlatamadım mesela.. Hangi rengi severim en çok? Hangi şarkıda ağlar, gülerim? En sevdiğim yemek nedir? Hangi kıyafetimi giymek bana kendimi iyi hissettirir? Ve ben en çok kimin yanında mutlu olurum? Yüreğim en çok kimi sevdi? 

Masal gibi aşklar yaşadım... Yine de en gerçeği sendin.. Ne yazık ki bunu sana hissettiremedim. Sen senin kokunu solumadığımı sanırken onca gece de, ben mutlaka uyadım yanında uyuduğum her gece.. Seni izlemek, gülümsemek.. Koklayarak öpebilmek ve asla duymadığın şeyleri söylemek... Sahi! Hiç mi duymadın? Hiç mi hissetmedin? 

Kaç kez gittin bu aşktan ve kaç kez geri geldin? Seni tanıdığım herkesten daha çok affettim. Sebebi basitti; sana herkesten çok güvendim.. Ne yazık ki, diğer herşey gibi bunu da görmedin, göremedin..

Oyunlar oynardın.. Oynadığın basit oyunlar için küçücük kalbimi kırardın.. Yaralı ruhunu ben onardım! Sen oyunların içinde, gerçeğini karıştırdın. Etraftan gelen binlerce sesi duyarken, benim sesimi yok saydın. Ve asla benim için savaşacak kadar güçlü olmadın. Hoş gördüm.. Yine olsa, yine görürüm...

Çok olmasa da, yeterince adam sevdim. Gerçek şu ki herkesi birbirinden farklı sevdim...Farkı sevdim çünkü hiç biri aynı kişi değildi! Ama seni onları koyduğum yere koyup mezar üzerinde bir diri yaratmaya çalışmadım.. Başkasının üzerine seni sever gibi değil, ilk kez sever gibi sevdim.. Senden önce seni seviyorum dediğim herkese; yalan söylediğimi hissederek! Senin için küçücük kalbimde, hiç olmayan bir yer açarak.. Sen ki benim varlığından bile haberdar olmadığım duyguları bana hissettiren, içimde ki kötümcül tüm yanlarımı yok eden... Ama sonra kalbimi ezip geçerek, beni her zamankinden daha kötü kalpli biri haline getiren... 

Önemsiyorum diyerek, ama önemsediğini hiç göstermeyerek. Hep cümleler dolusu konuştun, eyleme gelince geri gitmek kolayına geldi. Şehirler arası mesafeden koşarak bana gelen insanlara inat sen olduğun yerde kaldın. Yolda yolumu kesenlere izin verdin ve en kötüsü kınadıkların kadar olamadın. Sana beni saklamak kolay geldi.. Bense artık yaşamak istiyorum! 

Seni sevmemem için kendini parçaladın, ben sevmeyince kucağımda ağladın. Ben sende hiç başka aşklara sığınmadım. Kaçmadım. Zamanla anlıyorum ki, sen yanlış olandın. Ne istediğini bilmeyen. Seviyorum diyerek önce kendini kandıran.

Sana hiç bedduam yok! Olmayacakta. Çok içerledim. Benim kalbimi avuçlarında çok defa parçaladın. Ve biliyorum bahanlerin ardına sığınırken çok yalan söyledin. Seni affetmeyen yüreğim oldukça, bedeller ödemeye devam edeceksin.

Yaşayabileceğim onca şeyi elimin tersiyle ittim, pişman değilim. Sadece kendime kızgın, kırgınım. Gel demeden gelmeyeceksen benim gel dediğim sen olmayacaktın. 

Başkaları gibi olmayacağım. Bekaretin bedenle alakası olmadığını sende zaman içerisinde böyle anlayacaksın. Beni beyninle sen defalarca aldattın. Ne yazık ki şimdi bunu anlayamayacaksın...

Ben senden önceme dönüyorum. Kaldığım yere. Yeniden başlayabilmek düşüncesiyle...Olanca gücümle.. Seni de bırakıyorum benden öncene. İlk aşkına, adına bedeller ödediğin, çok savaşıp, her yere peşinde gittiğine... Ne yazık ki içinde bir "orospu" kadar olamadım. Gerçi en başından beri farkındayım, ben zaten orospu olamazdım..

Herkes layığıyla yaşarmış. Öncelerimiz, sonralarımızın aynası olsun. Ruhumu özgür bıraktım. Şimdi gerçeğe dönme vakti! 

11 Nisan 2012 Çarşamba

Ayrılık. . .

bu ilk ve son olacak
sitemlerle doldurmayacağım satırlarımı
eksiği olacak belki ama fazlasını yazmam mümkün değil
her bir hecesi adından uzun
ve her bir hecesi canımı alıyor bedenimden...
en kötüsü de öncekilerden çok farklı..
bunun adı ayrılık!

---

koca bir ömre küçücük gelecek
bir yerden sonra hatırlanmayacak
unutulmaya mahkum
on dakikalık gözyaşları kadar sevdi beni

yalanlar kendi gördüklerini inkar edebilecek kadar
umarsız hayatını yaşayacak kadar
yüreğime bakmadan sevdi beni
halbu ki bilmez
nasıl sevdim aşkı onda ona ait olanlarda
hatta kusurlarında, yanlışlarında..

yarım kalmış bir kitap gibi
sözlerini ezberleyemeden kaybolan dizeler gibi
eşi benzeri bulunmaz sonu yazılmamış senaryo...
o kadar kısaydı!
eksik sevgi...

zaman gece ve gündüz içinde akarken
gerçeğin yüreğini burkacağı inancı yok içimde
dürüstlüğüme edilen derin hakaretlerindi hoyratça aşk deyişi..

dün içimdeyken;
bu gün bir yabancıdan daha uzak oluşu gibi sevdi
kendince aşk koydu adını
sınırlarını çizdi
vermediği değerini çekip üzerimden
yoğun yaşlara karıştı
gittiği yönü bile göremedim...

yaşayabileceklerimizi yaşayamadığımıza tüm kırgınlığım
çünkü biliyorum
sevgisi gidişinde istekliydi
başarabilecekken gitmek kolaydı
gitti...
savaşmak ona göre değildi
derinliğimi sevemedi
belki de sıkıldı ve
gitti..
kim bilir?..

ruhumu verdiğim sevgisi
ona gülümseyemeyecek kadar uzaktı da benden
yine de onda bıraktım ruhumu
özeldi diye adı AŞKtı diye
sevildiğini hep hissedebilsin
korkusuzca yaşayabilsin bu hayatta diye..

ve ikiye bölünmüş kalbim
bir anlam taşımıyor onsuzken
içi böylesine boşken
yine de bırakmıyor ve
var olma savaşı sürdürüyorum yaşamda
dudaklarımı kapatıyor
sus diyor
küçücük ellerimle yeni şeyler inşa etmeye çalışıyorum
olan tüm gücümle
içinede minicik sevgisini koyuyor
bir kez daha yıkıp
her seferinde daha az güçle
ama daha istikrarlı
yine inşa etmeye koyuluyorum
başaracağımın inancını yitirmemeye çalışarak

Hak etmemişliği bildiğine inandığım
sevgisine anlam veremiyorum
karmaşasına gülmeye çalışıyorum zorla
ve göz yaşlarım yerleşiyor gülüşlerimin kenarlarına..

yalanlarla kurduğu dünyası ne kadar sağlam olabilir ki diyorum
ne daha değerli yeryüzünde
dürüstçe ve var olan tüm yüreğinle sevmekten?
yine cevapsız kalıyor sorularım sessizlikte
ve arkamı dönüp usulca uzaklaşıyorum hayalinden

inanmışlığımda yıkılmışlığım kadar büyük bak!
arkanı dönde enkazıma bak diyorum..
ne kadar inandığımı gör diye bağırıyorum
enkaz o kadar karanlık ki
aydınlıkta ki dünyasında görünmüyor hayret!

hıçkıra hıçkıra gülmeye çalışıyorum
sessiz sessiz çığlıklar atıyorum tüm gücümle
dünyayı sarıyorda kimse anlamıyor
onun anlamadığını kim anlar?

açık olmak günahmış sevgide öyle dediler
miniciksin büyü öğrenirsin dediler
hileler yap oyunlar oyna aşk oyundur! dediler
sevgisine oyun oynamadığım için kaybetmişim öyle söylediler
oynayanlar kazanırmış öyle dediler
sustum! gözlerim çığlık çığlığa konuşuyordu da ben sustum!
sonra..
güvenmek istemiştim
aşık olmak istemiştim dedim
cümlemi bitirmeden ben kestiler
gerçek dünya böyle değil prenses uyan dediler
gözlerimi sıkı sıkı kapattım
gerçek dünyayı sevgime yakıştıramadım

yatakta sağ tarafta yatmıyorum artık
sonra soluma bakmak acı veriyor
telefonlarımı kapatıyorum
kimseden ses beklemiyorum
biliyorum sen dışında hiç biri mutlu edemeyecek beni..

yaşamaksa yaşıyorum da
artık bu yaşamı sevemez oldum

yaşamak istemiyorum senden bir başka tende
ve tadını merak etmiyorum başka dudakların
bir mide bulantısı şimdi herşey bana
güçlü durmaya çalışıyorum herşeyi yeniden öğrenirken
sil baştan.. en baştan..

oysa herkes senin kadar sevilmek ister
benimki gibi bir yürek tarafından...



"kim bana avuçlarında cenneti sunabilir ki tekrar tekrar... ve ben kaç eli daha gözlerim avuçlarında iz aramadan böylesine masumca tutabilirim ki? inanmış olmak mümkün mü tekrardan bir başka adam'a herseferinde.. bu kadar mı kolay kutsallıktan vazgeçmek ve yeni tanrılar yaratmak yer yüzünde.. hiç sanmıyorum!"

şişştt.. sormayın! kendime söyemek bile yeterince zor! hep ona ait bir kalp ağrısı ağrı bitene kadar ona ait bir beden onun için gözyaşları ve sessizlik.. derinden!

oysa ben seni severken......

sadece özledim(!)
ve şimdide ellerim titriyor
boşlığa bırakığın avuçlarım kanıyor
sonu olmayan bir girdapta düşüyorum!


özge özvatan

---bu gözyaşlarımla cennete gidecekse birileri
ben hıçkırıklarımı helal ettim bile---