5 Ağustos 2014 Salı

Şimdi sen...


Saat gece yarınısı biraz geçti. Kafam hafif güzel. Hani ne diyeceğimi biliyorum ama yalanda söyleyemem cinsinden. Bu gece seni arayamıyorum. Aramakta istemiyorum. Adın geçiyor bir iki duble de kafi. Sen bilmesen de olur diyorum kendi kendime. Hem hangi şarkıya eşlik ettiğimden kime ne? Hele sana?

Bir kaç kadehten sonra dalıp gittiğimi bilmesen de olur. Adını söyleyemediğimi mesela. Sadece sustuğumu, şarkılarda seni bağırdığımı da.. Gizli özne sen olsan ne olur? Yokluğun derinime işlemişken? Sarılıp soluduğum onca adam sen olmuşken? Ve her şey için bu kadar geçken.. Ben şimdi senin kokunu bile hatırlamazken...

Mesela şimdi iki damla göz yaşı dökmüşsem ne olmuş? Zaten sana ağlamıyorum ki. Artık nasıl sevilir bir insan bilemeyişime bu. Nasıl ait olunur, nasıl güvenilir ve nasıl inanılır? Bir daha birine ömrüm der miyim bilemediğimden bu. En güzel hislerimi bir daha göremeyeceğim bir adama harcadığımdan. Senin o kahverengi içime işleyen, derinime inen bakışlarına harcadığımdan hepsi..

Şimdi sana yazık ettin bile diyemiyorum. Sen ne yaşadın ben bilmiyorum. Beni hissedebildin mi? Sevdin mi hiç bilmiyorum. Öylece gelip geçtin mi yoksa? Bir basamak mıydım senin için ya da bir ego savaşı mı emin değilim. Sana verdiğin değer için bile teşekkür etmekten uzak ben, sen ne düşledin bize dair bilemiyorum...

(Ki senin ellerin çok güzel severdi beni. Hep onlar severdi. Sabahları günaydın telaşım, geceleri iyi geceler huzurum olurdu ellerin. Avuç içlerini öperdim en son ve elim avucunda uyurdum her zaman. Başka bakardım sana. Kimseye bakamadığım kadar kıyımsız mesela. Başka severdim; kimseye verdiğim sadakatimi sana verecek kadar mesela. Canımı verirdim sana yaşayacak olan sen olduktan sonra... Gülüşüne kahkaha atılırdı. Ses tonuna bir şiir yazardım... Bakışına aşık olurdu bir kadın. Ben sana tapardım. Bir şükür duası olurdun sen, ellerimi Allah'a açmış yalvarırken.. )


Şimdi sen ne bana günah, ne başkasına sevap...

Özge Özvatan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder