22 Ocak 2011 Cumartesi

Seni Severdim...

bilmez ve anlamazdın..
çaresizce mi uzaklaşırdın isteyere mi hiç bilemedim.
ama yetmeyince açıklamaların yaptıklarına
yalan söyleediğini her anladığımda
bir kere ve bir kere daha vazgeçtim senden..
her seferi öncekinden daha sancısız ve daha kolay oldu ayrılıklarımızın
sen umarsız hayatına giderken
ben ardından bakardım..
ve artık arkandan seslenemezdim...
herşey için çok geç derken ağlamadım..
gelişinin aslında kalıcı olmadığını bildiğimden
kendimi kaptırmadım küçük oyunlarına
geldiğinide anlamadım... gittiğinide..
içimi yakmasın diye izlemedim seni uyurken
bölmedim ansızın uykularımı..
ama seni sevdiğim gibi hiç sevmedim
içinde ki o çocuktan başkasına aşık değildim
her dokunuşun bir yara tende
her öpüşünün kokusu kaldı dudağımda
ve yokluğun kimlikler değiştirdi zamansızca..
ama ben seni sevdim..
sana rağmen seni sevdim
bazen bir gülümsemeni,
zaman zaman sarılmalarını
çoğu zaman bakışlarını...
mutluluğumkende seni sevdim
acımkende..
acı bile senden geldiğinde güzelken..
sensizlik bile hayaletinle dağlırken
nasıl sevmezdim...
hayatımın tek cümlesi..
ruhunun her satırını ezbere bildiğim adam
ellerin kayıp giderken avuçlarımdan
hala sevdiğim tek adam...
yıkılışımın büyüklüğünün sebebi...
adresleri değiştirişimin
hep yeniden başlamamanın sebebi..
gelecek için düşlerimi süslerdin
küçük kızın pembe hayal dünyası..
büyüttükçe sen beni
ve asla geleceğim olmadığını gösterdikçe her adımında
hayal dünyamı yıkan adam..
her anda sevdim seni...
seviyorum da...
başkalarıyla el ele tutuştuğumda seni severdim
onlara seni seviyorum derken sadece seni düşlerdim
gece yatağıma yattığımda
sabah uyandığımda
her adımımda,
hayatla olan her kavgamda yine seni severdim..
sevgin beni öldürürkende seni sevdim..
yavaş yavar ölürken bile ben seni severdim...
ve yeniden başladığımda hayata yine seni sevdim..
hiç bıkmadım, hiç vazgeçmedim...
ama kabul ettim...
aşkımız yaşanmamış bir baharda,
senin girip çıktığın kapılarda,
ruhsal boşluklarına inat gittiğin kuklalarda
ve asla doğmayacak küçük bir kızın bakışlarında...
yine de tüm bu imkansızlıklara rağmen seni sevdim..
tüm tüketilmişliğe, tüm yokluğa rağmen...
şimdi bomboş olsamda...
gözlerimi dünyaya her açışımda seni seviyorum...
son bir anın var benimle..
henüz yaşanmamış, rüyalarımda...


gözlerimi açtığımda yanımda olmayacaksın diye, gözlerimi açmıyorum... rüya hiç bitmesin diye nicedir uyanmıyorum.. ve öyle yaralı, öyle kırgın ki yüreğim.. gelişinle bile dolmaz, tekrar gittin diye de çoğalmaz... kusursuz bir katil, acımasız bir öğretici oldun bana.. hiç bitmesin derken her gün bitiren her gün öldüren oldun.. ne kadar yemin etsemde bir daha olmayacağına, seni düşlemekten alıkoyamıyorum kendimi.. küfürlerde etsem yokluğuna. şimdi çok acıtsada.. iyi ki, iyi ki oldun yaşamımda.. hayatımın kusursuz tek masalı, masalımın kahramanı... iyi ki sensin yine de... sana yazmayacağım diye her hıçkırdığımda yine yazıyorum.. bir daha asla iyileşmeyecek bir hastalığımız var ortak.. yokluğunda diğer yarıma iyi bak.. yokluk senin seçimin olduğundan yokluğunda diyorum... ona iyi bak.. avuçları üşümesin, gözleri dalıp gitmesin benimkiler gibi zamansız.. ve her yaşar şarkı söylediğinde adınla başlamasın konuşmaya.. çiçeklerini atmaya kıyamadım.. devirdiğin şişe bıraktığın yerde duruyo.. ama biliyor musun? çiçeklerin boynunu büktü, çürüdü... keşke elimden bir şey gelse ama sen gibi onlarda terketti... sesin, el izlerin, gülüşün, gözyaşların... hepsi evimde benimle... ve ben sana rağmen, hala aşk, hala küçük bir kız çocuğu... hala incitilebilir.. yüreğimde adını tamamlayan tek harfle, yaşıyorum sevgili...

Ben senden başka kimsenin olmadım

20 Ocak 2011 Perşembe

Kadını(n)m...


Bu deftere ne kadar çok şey yazarsam yazayım defterin ağırlığı değişmeyecek. Git gide artmasının sebebi beni daha çok özlemendendir. kalbindeki ağrı kollarına vuracak, için sıkılacak, daralıcaksın. Beni özleyecek, sesimi duymak isteyecek, bana dokunmak, öpmek, saılmak isteyeceksin ama yanında olamayacağım. Bensiz en eğlenceli gelen şey bile tat vermeyecek. beni özleyecek asabi olacaksın. etrafında ki hiçbir insan değil yerimi doldurmak, yarılayamayacak. beni özleyeceksin. beraber geçirdiğimiz anları düşünüp bana yazacaksın. elinde ki çakıl taşlarını alıp bize ayrılığı tattıran tuzlu suya atacaksın bütün gücünle. beni özleyeceksin gecenin gündüzün bunaltıcı sıcağı ifla etmeyecek üşüyeceksin. güneş en tepedeyken bile gözlerimden daha parlak bakamayacak sana. beni özleyecek yollara düşeceksin yolları karıştıracak çaresiz geri döneceksin. beni özlerken seni ne kadar sevdiğimi düşüneceksin. içindeki güvene ve huzura paha biçemeyecek aslında gerçek aşkın uzaktada olsa kalbinde bir parçasının olduğunu bilip bekleyeceksin. beni özleyeceksin içinde özlemini büyüteceksin. hasret ayaz olacak sonra şakaklarında ağrı, içinde acı olacak,yüreğin sığmayacak benliğine. dokunmayı bekleyeceksin sadece dokunmayı.öpmeyi özleyecek beni arzulayacaksın. benimle hiç ilgisi olmayan birşey bile beni hatırlatacak ki zaten hiç aklından çıkmıyor olacağım. ateşlenecek vücudun sıcağımı özleyeceksin. gözün telefonda olacak. "senin" yarını bende bıraktığım içinherşeyin yarım olacak. en ççok yaptığın şey yazmak, beni düşünmek, dayanmaya çalımak ve beklemek olacak. bunlar benim yapacağım şeyler. yanlış anlama seni bilmem. sen diye bir şey yok zaten yanlış anladın. ben diye birşeyde yok. biz varız a'dan z'ye herşeyimiz aynı ya bilmişliğim bundandır Kadınım.


seni özledim.
kalbimdeki ağrı kollarıma vurdu
içim sıkıldı
daraldım...
ve en çokta asebileştim
sinirlendim.
alakası olamayan şeyler bile
seni hatırlattı
seni özledim.
beraber geçirdiğimiz her anı tekrar tekrar düşündüm
yanlışları aradım
bulamadım
hiç bir sıcaklık beni ısıtmadı
üşüdüm
ve yüreğim benliğime sığmadı çoğu zaman
yarımı sende bıraktım ya
herşey çok eksikti
yarımda burda yoktu
sende yoktun...
sonra sana gelmeye çalıştım
yolunu bulmak zor olmadı
hep aynı yerde bekliyordun ya
geldiğimde gördüm ki
bıraktığım sen değil karşımda ki
daha çok üşüdüm
gözlerinde ki ışık gitmişti
içim sıkıldı
yüreğim acıdı..
öpüşünü özlemiştim ama
öpecek gücüm kalmamıştı
ve seni kokladığımda
başka kokular olduğunu hissettim teninde
a'dan z'ye herşeyimiz aynı derdik ya
en çok burda yanılmışız dedim.
baktım ki elmanın diğer yarısı çürüyo
benim diğer yarım beni yok ediyor
canım çok yandı da
yine de kestim attım o çürük kısmı
şimdi hala özlüyorum
ama seni değil
sen kirletmeden önce ki kendimi
ve sende şimdi
bi çürük elma
bi yaşayan ölü içimde..
bak bir yıldız daha kayıyor
ve artık sadece
yaşar şarkı söylediğinde
seni hatırlatıyor
ve ben şarkıyı değiştiriyorum...
Kadının yok artık!

AşK - KşA

Bitti artık acı dolu satırlar..
 deneyip deneyip yanılmalar..
yanlış yataklarda uyumalar,
yanlış sokaklarda yürümeler..
yanlış elleri tutmalar!
hepsi bitti..
Alıp valizini gidenler iyi ki gitmişler..
İçine sevgilerini,
seni seviyorum'larını koyup iyi ki bu kadını terketmişler..
Nasıl güzel bir adım attım ben böyle..
Nasıl sıcak tuttuğum ellerin..
Mutluluk var içinde!
Nasıl bu kadar aşk olur gözler?
aşık bir adam var gözlerinde..
ilk kez gördüğüm, ilk kez dokunduğum..
Şimdi kollarındayım..
kokunla, ruhunla..
her gece senin huzurunlayım...
Kaderimdeki o kişisin sen!
izleri avuçlarımda biriken..
hayat çizgisi benimkiyle kesişen..
Geceleri üzerimi örten,
ben sıkıldığımda bile sıkılmayan..
avuçlarımı ellerine alıp
yüzünü yüzüme dönüp..
nefesi nefesimde uyuyansın..
göğsüme yatıp, kalbimi dinleyensin..
ben birşey söylemeden ne demek istediğimi anlayan,
her gün başka bir süprizle beni karşılayansın!
Sorgulamayan, zorlamayan..
Acele etmeyen..
Değerimi hissettirensin sen..
Beni aşık edensin yeniden...
aşka inandıran,
diğerlerinin yanılgılarını gösteren...
Tüm sorularımın cevabını sabırla veren..
yalan söylemeyensin!
kıskandırmaya çalışmayan,
bahaneler uydurmayansın..
benle bir saat geçirmek için tüm arkadaşlarını görmekten vazgeçensin..
Sadece "sen"diyensin..
Evet bu hayatı nasıl yaşadığın önemli
ama yaşarken kimle yaşadığın daha önemli..
farkına vardım; sen yaşanmalısın herşeyde..
herşey sende diyensin..
Kendini çok sevdirensin..
ellerimi titreten,
acıdan değil, aşktan gözlerimi dolduransın..
Beni benden çok düşünen..
kıskanan ama bana güvenensin!
Bana kim olduğumu hatırlattın..
Yeniden güçlendim,
büyüdüm..
Herşeyi senin ellerinde öğrendim..
Biliyorum..
Kimse bitiremez,
Bu kocaman aşk asla bitmez...

kollarındayım...
Gözlerin gözlerimde huzurla,
ellerin ellerimde mutlulukta...
dudakların dudaklarımda aşkla...
Biz'i seviyorum..
Ve söz veriyorum..
bozulmasına izin vermeyeceğim..
valizimi alıp gitmeyeceğim hiçbir yere senden başka..
Aldatmayacağım..
Seveceğim.. Şimdiye kadar ki tüm sevgilerimden daha çok seveceğim..
ve
tutacağıma bu sözü,
Söz veriyorum..

Aşk'sın.. Aşığım.. Aşığımsın...
Senin-im.. Seninleyim...
Sonsuza kadar uyuyacağız el ele..
SENİNLE...

19 Ocak 2011 Çarşamba

Ben ... İstiyorum...

  Sevmiş, kalmış yada bitmiş, gitmiş ne fark eder? Ne dediği mi önemli? Ya da açıklamalarımı? Hayır! Ne hissettirdiği önemli.. O sevdi peki ben ne hissettim? O gitti.. Ben ne hissettim? Kurduğu cümlelerin bir önemi yok. Ben nasıl yaşadım içimde onu?

  Yoruldum... Üzerinde durmaktan yoruldum. Bitmek bilmeyen bekleyişten sıkıldım artık. Ne zaman geleceğini bilmediğim o muamma günü beklemeyeceğim bende. Kendimi kandırmak istemiyorum bende.. İleri bakmak istiyorum! Önüme ve hep daha çok önüme.. Mutlu olmak istiyorum sadece. Öyle bir gün mutlu değil, bir gece değil. Ben her gün mutlu olmak istiyorum. Hak ettiğim ilgi neyse onu görmek... Ne azı ne fazlası olmadan yaşamak istiyorum bende. İçimden geldiği gibi yaşamak! Nefes almak istiyorum doyasıya bende.. Huzurlu olmak istiyorum. Birinin varlığına bakıp güç almak, daha çok güçlenmek! Hayatı yenmek için daha çok hırslanmak istiyorum. Gülümsemek istiyorum doya doya... İçimden geldiğince gülümsemek. İyiyim demek sonra.. İyiyim demiş olamak için değil, gerçekten iyi olmak istiyorum! Birine ayrılırken "hoşçakal" demek değil, görüşürüz demek istiyorum bende... Elim yüreğimde, gözüm telefonda olsun, hata yapmaktan korkayım istiyorum. Sırf onu incitmemek için bazen susmak... O kıskanmasın diye en sevdiğim kısa elbisemi birine vermek mesela... Sorsun istiyorum biri bana nerdesin diye! İhtiyacım olduğunda yada ihtiyacı varken değil, hep yanımda olsun istiyorum... Ağlamak istiyorum! Birine sarılıp, varlığından mutlu olup ağlamak... Sorgulanmadan sevilmek, değiştirmeden, olduğum gibi sevilmek. Ve sevmek istiyorum. Hiç sevmediğim gibi birini sevmek... Karanlıkta yolumu aydınlatacak kadar güçlü olsun birisi istiyorum. Hep ben tutamam ya ışık... güçlü olmaktan sıkıldım. Zayıf olmak istiyorum bende.. Birisi saçımı okşasın, geçecek desin, geçmeyecek olsa bile.. İnanayım bende ona! Mantığımı kaybederek inanayım. Sadece onun ağzından çıkıyor diye inanayım. Güvenmek sonra... Kendime güvendiğim gibi güvenmek! Tanrı biliyor ya kendimden başka güvendiğim kimse yok yeryüzünde... Birisi sevsin istiyorum içimde ki çocuğu, daha önce hiç sevilmediği gibi... Üzerime yapışan tüm o pisliklerden annem gibi arındırsın birisi beni... Gidemeyeyim istiyorum onun olmadıı hiç bir yere.. Hayatıma ortak etmek ve hayatına ortak olmak istiyorum. Onunla beraber ona ait olan herşeyi sevmek, acılarını dindirmek.. O kucağımda ağlarken susup sadece saçını okşamak... Anlatırken birşeyler bana gerçekten dinlemek istiyorum sonra. Anlamak istiyorum birisini! Dürüst olmak istiyorum. O kadar iyi yürekli olsun ki kandırmaya kıyamayayım istiyorum. Bana karşı o kadar dürüst olsun ki onu aldatmayayım hiç istiyorum. Öyle bir gün var bir gün yok gibi değil, her gün birisi olsun istiyorum. Sadece tek bir kişi olsun, benim diğer yarım olsun istiyorum. Elimde, avucumda, yüreğimde ne varsa onunla paylaşmak istiyorum. Mutlu etmek, mutlu olmak istiyorum...

  Çok sıkıldım oyunlardan. İnsanlara hep hak ettiklerinden fazlasını sunmaktan. Şimdi sadece beni çekip alsın istiyorum birisi tüm bu yorgunluklardan. Yeniden doğmak istiyorum. Yeniden masum, saf olmak istiyorum. Özüm gibi olmak istiyorum. Taşıdığım ağır maske düşsün yüzümden istiyorum sonra.. Onunla yaşamak, yeniden öğrenmek, her yeri yeniden keşfetmek... Yaşadığımı hissetmek istiyorum ben aslında... Ne kadar zaman oldu yaşamayalı, ne zaman öldüm en son...

  Güvensin birisi bana. İnansın... Elimi tutsun yürüsün... Sonu var yada yok.. Bir önemi yok... Yürüsün işte...

  Sadece "merhaba" demek istiyorum. Yeniden "merhaba" . . .

Özge.

18 Ocak 2011 Salı

Hoşgeldin Varlığım

hayallerimi yıkabilirsin belki ama...
söz veriyorum! onları yok edemezsin!













ben aslında böyle olsun istemedim
dileğim değildi her sabahı senle karşılamak
iyiydin olduğun yerde işte..
bazen uzağımda, bazen yakınımda...
canım isteyince önümde,
çoğu zaman ardımda..
ve iki ayrı yaşamımız varken iyiydim...
seni sevmeyi hiç düşlemedim..
sevgilimi aldattığım bir masaldın
kendimi kandırdığım bir oyun...
ve sorhoş olmak için bir bahaneydin bende..
ne adını düşündüm, ne de varlığını...
ben seni istemedim yaşamımda
ve var olman için çabalamadım..
yüksekten konuşmadım, tepeden bakmadım..
aslında çoğu zaman umursamadığımdın
sokağımdan geçen arada bir selam veren her hangi biriydin..
bir adın yoktu içimde..
bir adın yoktu bende..
fazlasını istediğinde benden düşmüştüm
akan kanları silmekte sana kaldı tenimde ki..
ve istemedim uzun bi zaman tenimde ellerini...
sonra sen istedikçe, istikrarlı olalım dedikçe
sen seviyorum dedin diye..
değiştim bende...
şimdi bana eskisi gibi ol diyen sen misin?
ben rüya da mıyım?
ama yemin ederim
bağışlamayacağım...
herşeyin bu kadar değişmiş olması...
sana yakıştıramasamda kirlendin...
ve şimdi herkes gibisin...
ben böyle olsun istemezdim...

sabırlar diliyorum herkese... "özge" yeniden sadece "özge"...
hoşgeldin varlığım...

Ben yok oluyorum, sen yol...

Yolun sonuna geldik.. Daha ileri gitmemiz mümkün değil.. Kaderim sandığım senin aslında hiç birşeyim olmadığını anladı yüreğim.. O kaçamak aşklarından sonra bana gelişlerini zafer saymaktan yoruldu.. Yüklediğin isimler ve taktığın isimlerden sıyrıldı.. Hala enkazlarını topluyorum ardın sıra sen giderken... Ve götürdüklerini izliyorum senle beraber.. Ailemi, arkadaşlarımı, dostlarımı, işimi, okulumu... Beni ben yapan herşeyi çalıp gidişini...

Beni sevdiğini sandığım zamanlarımıza bakıyorum bazen... Sen rolünü çok iyi oynarken benim hayranlıkla seni seyredişimi.. En çok kendime kızıyor, en çok kendime acıyorum.. Sen daha ilk gün sıyrılırken bu aşktan benim böyle ortada öylece yapayalnız kalışıma şaşırıyorum.. Ne geçmişe dönebiliyorum ne de yarınlara yürüyebiliyorum.. Aylar geçti ama ben hala o boşlukta sallanıyorum.. Nereye gitsem ve kimle konuşsam yabancılaşan halime bakıp acı acı gülümsüyorum... Artık kendimi hiç bir yere ve kimseye ait hissedemiyorum.. Hoş aynada ki yansımam bile yabancıyken başka herşey nasıl tanıdık olabilirdi ki?

Güvenlerim, inançlarım.. Beni hiç bir yere götürmeyecekler! Zaten artık inandığım yada güvendiğim herhangi birşeyde yok.. İçinde yaşadığım ev bile senin bi parçan sanki... Bana ait değilmiş gibi.. Oysa en çok evimi severdim ben... Sonra sen sevdiğim herşeyin yerine almaya başladığında ve tereddütsüzce o özlediğin yaşama geri döndüğünde sevdiğim herşeyde senle beraber terketti beni.. hiç böyle yapayalnız kaldığımı hatılamıyorum... Sahi sende hiç kaldın mı yalnız? Yapayalnız....

Şimdi tanıdığım herkes hayatını yaşarken -ki sende dahil- ben böyle kapana kısılmış yaşayamıyorum.. Yapamıyorum.. Keşke beni bırakabilseydin bana giderken.. Her yanımı götürmeseydin hiç olmazsa... Madem olmayacaktı zorlamasaydın bu kadar.. Bende gülümseyebilseydim bunca zaman sonra.. Dönebilseydim sevdiğim sandığım insanlara.. Bu kadar acımasız olmasaydın ya da giderken.. Hiç olmazsa tüm ışıklarımı kapatmasaydın tüm kapıların kilitlerini avucunda götürmeseydin.. Böyle kaybolmasaydım ardından...

Şimdi gidiyorum bende ardımda kaybedilecek birşey kalmadan... Nereye yürüyeceğimi bilmeden.. Sevgiyi avuçlarımda sımsıkı tutmadan.. İnanmadan hiç birşeye gidiyorum... Bir daha görüşür müyüz bilmiyorum.. Yollarımız kesişir mi bir şehirde bilmiyorum... Ama her göz göze gelişimiz ölümüm olacak yine de hissediyorum.. Şükür ki artık başkası öldüremez beni.. Ben yok oluyorum.. Sen yürürken yok olduğum yol...

Etrafımda ki gerizekalılar! Size DUR uyarısı!

   Lanet gitsin deyip duruyorum sabahtan beri.. Artık insanları anlamakta gerçekten zorluk çekebildiğimin farkına vardım. Bi gereksiz tavırlar, bi saçmalamalar... İnsanlar zaman zaman gerçek anlamda çok küçülebiliyorlar. Ama ben dinlemek  i s t e m i y o r u m!

  Hani diyorum ki kendime sen yine koru iyi huyunu. Zarar vermeye, kavgacı olmaya gerek yok. Kötümcül davranmasanda olur. Ama insanlar iyi neyitimi kullandıkça sinirleniyorum. Ki bazen en yakın -sandıklarıma (buranın önemini ayrıca vurgulamak isterim)- bile saldırmak geçiyor içimden.. Canlarını acıtmak falan istiyorum. Şu son günlerde bir takım arkadaşlarımı gerçekten anlamıyorum. Girilen tripler, bir ikna etme çabası, kiminde bir kendini aşırı övme havası? Hayır nesiniz ki siz? Bilmiyor muyuz? Kimi neye ikna etmeye çalışmaktasınız? Ego eksikliğiniz var ve yüzünüze, cümlelerinize yansıyor. Bu kadar küçülüp sonra da gelip "bir dinle" demiyor musunuz? Ah işte o zaman gerçeken sinirleniyorum. Aptallığnız boyunuzu geçti bazılarınızın. Oysa hiçbiriniz iyi huylu değilsiniz. Dürüst değilsiniz. Ailenizin karşısında 40 takla atan gençlersiniz. Hepinizin bir sürü sırrı var. Ve ben hepsini biliyorum. Şimdi benim kalkıp sizin hakkınızda bildiğim ve doğruluğuna emin olduğum herşeyi herkese anlatmam ne kadar hoşunuza gider? Bir çoğunuz benim hakkımda yalan yanlış konuşurken hemde? Bir de başka türlü olanlarınız da var. Çok yakınım olan ama içten içe kıskanan. Daha çok ilgi çektiğim zaman deliye dönen, bunu farklı şekillerde ortaya atan. Hayır güzelim hep sen mi odak noktası olacaksın? Kimse senden daha iyi olamaz mı sanıyorsun? Bu sende ki nasıl bir ezikliktir? Sana ne yaptılar da şimdi böyle oldun? ...

  Her neyse.. Bir sürü gerizekalı insan olduğu etrafımda aşikar. Temizlenmek lazım, kurtulmak lazım, arınmak lazım... Şimdi bazı şeyleri görüp, birilerine nokta koymak lazım. Elimde kalanlarla çok daha huzurlu bir hayat yaşayacağım kesin ne de olsa. Hem daha tanışacağım bir sürü insan var etrafta.

  Yine gülümsemeye çalışıyorum. Pozitif tarafından bakıyorum olaylara falan ama; benden ufak bir uyarı: Haddinizi aşmayın ki duracağınız yeri size öğretmek zorunda kalacak kişi ben olmayayım. Çünkü bir daha uyarmayacağım.

  Sevgiylee...
  Özge (:

17 Ocak 2011 Pazartesi

Ruhun Satılık, Bedenin Alkol Tadında Senin.

o kadınlar için mi terkettin beni diye düşünmemin üzerinden epey zaman geçti..
söylediğin yalanlara inanmış rolü yapmaktan sıkıldım..
kendi hatalarını kapatmak için bana kusur üretmenden de bunaldım..
kaçışlarından ve küçük orospularından yoruldum..
seni adam yapan bana inat! 3-5 liraya satın alınanlara gitmelerine göz yummayacağım artık...
Nerde yada kimle olduğunu bilmiyor-muş ayağına yatmayacağım..
onlarla nasıl yaşadığınıda merak etmiyorum!
herkes kendine yakışanı yapar ya hani
seninde kendine yakıştırdığın onlar olduğu için sorgulama işine nokta koyuyorum!
sadece aptal olmadığımı bilmeni istiyorum..
öyle tatlı an'ı'larım oldu ki benim;
öpüşünden anlıyorum üzerinden geçmiş olduğunu birilerinin..
sen çocuk kandırdığını sanırken; ben bana her gelişinde seni, seninle kirletiyorum!
yüzüne bakılmaz, beş para etmez bir herif haline getiriyorum..
ve her gün aşk olmaktan çıkıp, biraz daha s.kici oluyorsun gözümde fahişelerinle..
gittiklerini, konuştuklarını görüyorum!
ve evet her geçen gün sana biraz daha acıyorum!
geniş bacakları sevmeni anlıyorum!
kaliten bu, tarzın bu, yolun bu senin...
ama artık seni sevdiğimi sanmanı istemiyorum!
çünkü sen aşk'a bi fahişenin rahminde nokta koydun..
şimdi o sana bi orospu çocuğu verecek ve zaten pis bıraktığın sevgiyi yok edecek
ben senin için direnirken hayata
ve nokta koyarken tüm yaşamıma..
sen s.kinin zevkine gittin..
iyi ki gittin..
sayende bende kendime geri geldim!

Şimdi sus!
savunmaya kalkma kendi!
söyleyeceğin hiç bir şeyin anlamı yok!
ruhun satılık, bedenin alkol tadında senin...
teninde bir sürü fahişe iziylesin
ve inandırıcı değil artık!
bana karşı olan sevgin...

şimdi ister seve seve git bu aşktan kendince
ister s.ke s.ke...




KÜÇÜK KIZ

Biz kadınlar aslında ufak birer kız çocuğundan farksızız. İşte bir örnek, bir hikaye, erkeklere kocaman bir ipucu...


Bülent, avucunu açmış kendisine doğru elini uzatan adama ters ters baktı. Elli yaşlarında gösteren adam, görmeye alıştığı hırpani kıyafetli dilencilere benzemiyordu. Üzerindeki giysiler eski fakat temizdi. Eli yüzü temiz ve sağlıklı görünüyordu. “Sapa sağlam adam gidip çalışacağına dileniyor, belki benden daha zengindir” diye düşündü. Zaten canı çok sıkkındı, birde sinirlenmişti.
Alaycı bir ses tonuyla :
- Ekmek parası mı istiyorsun ? diye sordu.
- Hayır çikolata parası lazım!
Bülent’in kızgınlığı şaşkınlığa döndü. Espri yeteneği olan dilencinin hali de başka oluyor diye düşündü.
- Niye siz ekmek bulamayınca çikolata mı yiyorsunuz?
- Hayır. Ekmek bulamadığımız günler genellikle bulgur pilavı yeriz, onu da bulamadıysak aç yatarız.
Bülent adamın ciddi mi konuştuğunu yoksa dalga mı geçtiğini anlayamamıştı.
- Bu gün karnınız doydu üstüne tatlı mı istedi canınız?
- Fakirin canı mı olur ki, tatlı istesin beyim.
- Bu bir kamera şakası mı yoksa sen iş bulamamış stendapçı mısın?
- Hiçbiri değil. Sadece fakirim. Bugün karımın doğum günü, ona çikolata götürmek istiyorum.
- Doğum gününde yaş pasta alınır bildiğim kadarıyla.
- O bizim için değil zenginler için. Otuz yıllık evliliğimiz boyunca ona bir kez bile yaş pasta alamadım. Ama her doğum gününde mutlaka çikolata götürdüm. Çikolatayı çok sever.
Adamın söyledikleri Bülent’in dikkatini çekmişti. O akşam karısıyla kavga etmiş, kapıyı çarpıp kendini sokağa atmıştı. Arabasına da binmemiş sahile kadar yürümüştü. Denizi seyretmek de onu rahatlatmamıştı . Oysa eskiden denizi seyrederken çok rahatlardı. Dalgalar sıkıntısını alıp götürürdü. Fakat karısının evde ağlıyor olduğunu bildiği için olsa gerek, hiçbir şey onu rahatlatmıyordu.
Dilenciyle konuşurken biraz kafası dağılmıştı. “Acaba söyledikleri gerçek mi, yoksa uyduruyor mu” diye düşündü.
- Cebinde bir çikolata alacak para yok mu şimdi?
Bülent’in sorusu üzerine adam ceplerini boşalttı, bir nüfus cüzdanından başka bir şey çıkmadı.
- Ben dilenci değilim. İşim yok. Günlük çalışırım, ne iş bulursam yaparım. Fakat bu gün bütün gün iş aradım, aksilik bu ya, hiçbir iş bulamadım.
Bülent oturduğu bankı işaret ederek yer gösterdi.
- Oturun biraz dertleşelim bari, dedi.
Adam çekingen çekingen oturdu yanına.
- Yokmu eşin dostun, borç alacak akraban?
- Fakirin akrabaları da fakir olur beyim. Bulurlarsa kendi karınlarını doyururlar.
- Dilenecek kadar çok mu seviyorsun karını ?
- Hem de çok seviyorum. Otuz yılımı aydınlattı o benim.
- Hımmmm. Aşk hem de otuz yıl süren aşk. Hayret doğrusu! Aşkın ömrü en fazla üç yıl diyorlar oysa. Sen otuz yıldan bahsediyorsun.
- Evet. Geçen yıllar sevgimi azaltmadığı gibi artırdı.
- Söyle o zaman nedir evlilikte mutluluğun sırrı? Söylediklerine bakılırsa sen mutluluğun formülünü bulmuş gibisin.
- Ben ilkokulu bile bitirmedim. Öyle formül falan bilmem.
- Formül dediysem kimya formülü sormuyorum canım. Bende altı yıllık evliyim. Sevdiğim kadınla evlendim, fakat mutlu değilim. Sürekli kavga ediyoruz. Daha iki saat önce kapıyı çarptım çıktım. Evimiz, arabamız, işimiz, gücümüz, her şeyimiz var, ama mutlu değiliz. Senin hiçbir şeyin yok, ama mutlusun. Para mı acaba bizi mutsuz eden?
- Hiçbir şeyim yok mu? Hayır benim her şeyim var. Benim karım her şeyim. Sevgilim, eşim, arkadaşım, hayat yoldaşım. Hayatımı paylaştığım insandan daha değerli ve daha önemli ne olabilir ki dünyada?
Sizin ev, araba, iş diye her şey dediğiniz şeylerdir aslında hiçbir şey olan.
- Öyle deme, şu kadar varlığın içinde bile karım her şeyden şikayet ediyor. Bir de fakir olsam kim bilir ne olur?
- Altın tasın, kan kusana faydası yoktur beyim. Sen kadın ruhunu hiç anlamamışsın. Hiçbir kadın iyi bir evde oturduğu, hergün çeşit çeşit yiyecekler yediği için mutlu olmaz. Bir kadın, kocasının her şeyi olduğunu bildiğinde ancak mutlu olur.
- Sizin mutluluğunuzun sırrı bumu ?
- Olabilir. Ben karıma değerli şeyler alamıyorum ama ona benim için ne kadar değerli olduğunu hissettiriyorum. O da çok mutlu oluyor.
- Bir kadına değerli olduğunu nasıl hissettirilir?
- Küçük kızı severek.
- Küçük kız mı ? Hangi küçük kız ?
- Yaşı kaç olursa olsun her kadının içinde hiç büyümeyen bir küçük kız vardır. O kızı ne kadar çok sever, ne kadar çok mutu edersen, o kadını da o kadar mutlu edersin.
- Nasıl yani ?
- Küçük kız neleri sever, nelerden hoşlanır bir düşünün. Küçük kızlar hep beğenilmek, ilgi görmek isterler. Güzel olduklarını duymaya bayılırlar. Kendilerine prensesmiş gibi davranılmasını beklerler. Küçük kızlar hep prenses olmayı hayal ederler. Sürprizlerden hoşlanırlar. Biraz şımartılmak isterler. Sevilmek ve sevildiklerini hep duymak isterler. iltifata doymaz küçük kızlar. Öyle değil mi?
- Haklısın. Benim dört yaşımda bir kızım var. Adı Aylin. Her akşam boynuma sarılır “babacığım beni ne kadar seviyorsun?” diye sorar. Giysisini değiştirdiği zaman etrafımda “Baba güzel olmuş muyum?” diye
sorar durur. Güzelsin demem de yetmez ona. ” Harikasın prenses gibi olmuşsun” demeliyim. Dünyanın en güzel kızı demeliyim.
- İşte kadınlar bir ömür boyu bunu duymak isterler. Ben elli yaşındaki karıma böyle davranıyorum. Ömrümüz olurda seksen, doksan yıl da yaşarsak ben ona böyle davranmaya devam edeceğim. Ona “bebeğim” diye hitap ediyorum çok hoşuna gidiyor. “Bebeğim bana bir çay yapar mısın?” dediğimde çay yapmak için nasıl koşturduğunu görmelisiniz.
- Hiç kavga etmez misiniz siz?
- Kavga evliliğin tadı tuzu. Arada biz de tartışırız. Küsüp barışmanın tadı ayrıdır. Benim karım bir keçi kadar inatçıdır. Onunla barışmak için uğraşmak ayrı bir keyif verir bana.
- Benim eşim çok ciddi kadındır. Hiç küçük kız havası yok onda.
- Küçük kızlar büyüdükleri zaman artık sevgi, ilgi istemeye utanırlar. En ciddi yada en yaşlı kadının bile o küçük kız mutlaka vardır. Yeter ki sen o tatlı kızı sevindirmeyi, mutlu etmeyi bil. Ve o küçük kızı asla aldatma. Yoksa bir daha sana güvenmez ve ne yaparsan yap hep kuşkuyla bakar. Küçük kızlar hem çabuk mutlu olurlar hem de çabuk kırılırlar. Çok narindir onlar. Hoyrat elleri sevmezler. Yumuşak dokunuşları severler.
- Bu tavsiyeni deneyeceğim. Fakat her zaman yapabilir miyim bilmiyorum. Bazen işlerim çok yoğun oluyor o zaman eve çok yorgun gidiyorum.
- Bu sadece bir bahane. O küçük kızı mutlu etmek dünyanın en kolay işi. Çoğu zaman birkaç tatlı söz yeterli olur. Sen o küçük kızı mutlu ettiğinde karşılığını fazlasıyla alırsın. Artık o seni rahat ettirmek için elinden gelen gayreti gösterir. Karısı mutlu olmayan erkek mutlu olamaz. Mutlu olmak isteyen erkek önce hayat arkadaşını mutlu etmelidir. Düşünsene somurtkan, mutsuz, sürekli söylenen biriyle yolculuğa çıksan ne kadar mutlu olabilirsin.
- Haklısında bende bütün gün ailem için çalışıp yoruluyorum.
- Yine para, yine dış sebepler. Evet para önemli ve gerekli ama kadınlar para için erkekleri sevmezler. Para geçici mutluluklar verir. Kadınlar hediye alma
yı severler. Paran varsa hediye al tabi. Ama hediyeyle mutlu olmasını bekleme. Hediyenin yanına sevgini katmazsan hediyenin bir anlamı yoktur. Benim hiçbir zaman çok param olmadı. Günlük kazandım günlük yedik. Bazen aç kaldığımız günler oldu. Hiçbir zaman karımın kulaklarına altın küpe takamadım ama her zaman aşk sözleri fısıldadım. Hiçbir zaman boynuna pırlanta gerdanlık alamadım ama hep öpücüklerle sevdim boynunu. Hiçbir zaman ona ipek elbiseler giydiremedim ama kendi bedenimle ipek elbise gibi yumuşacık sardım bedenini ve mutlu ettim onu.
Adam ayağa kalktı.
- Bana müsaade, artık gitmeliyim, karım merak eder. Sende git evine küçük kızın gönlünü al, belki o küçük kız şimdi evde ağlayıp duruyordur.
- Bülent de ayağa kalktı. Kuvvetlice elini sıktı.
- Sizi tanıdığıma çok memnun oldum.
Elini bıraktı koluna girdi. Yolun karşısındaki pastaneyi gösterdi.
- Hadi gel eşin için şuradan çikolatalı pasta alalım, dedi.
Pastayı aldılar. Adam hayatında ilk defa karısına yaş pasta götürmenin mutluluğuyla, bin bir teşekkür ederek evginin yolunu tuttu. Bülent de pastanenin yanındaki manavdan karısının en sevdiği meyvelerden aldı.
Evine geldiğinde karısı şişmiş gözlerle mutfak masasında oturmuş su içiyordu. Bülent hiç konuşmadan meyveleri büyükçe bir tabağa döküp yıkadı., sonra eşinin önüne koydu.
- Bunlar dünyanın en şanslı meyveleri, dedi.
İnci hiç konuşmadı.
- Sorsana “niye” diye.
İnci kızgın kızgın:
- Niye? Diye sordu.
- Çünkü dünyanın en güzel ve en tatlı kadının midesine gidecek, dedi gayet ciddi bir ses tonuyla. İnci şaşırmıştı. Bir anda yüzünün ifadesi yumuşamıştı.
- Bunlar senin sevdiğin meyveler, senin için aldım.
- Hayret bir şey! Her zaman kendi sevdiğin meyveleri alırdın. Benim hangi meyveleri sevdiğimi iyi hatırlamışsın. Aslında bu beklediğim istediğim bir şeydi. “bak senin sevdiğin meyveleri aldım” Ama şimdi kıymeti yok. Çünkü sana çok kırgınım, meyve alarak gönlümü alamazsın.
- Özür dilerim senikırdığım için.
Sonra Bülent yere diz çöktü.
- Cezam neyse razıyım. Ama bir tek şey istiyorum senden. Seni delice seven bu adamı senden mahrum etme.
- Bülent yere çömelmiş, boynu bükük bir vaziyette çok komik görünüyordu.
İnci kıkır kıkır gülmeye başladı.
- Affetmek o kadar kolay değil. Bakalım hangi cezalara katlanabileceksin, dedi.
Bülent işte o zaman ona muzip muzip bakan eşinin içinde sakladığı küçük kızı gördü .
Bundan sonra her şey daha farklı olacak diye düşündü…

(alıntı)

Son Anılışın Bu Satırlar Senin.



uzun zaman beraber ilerlediğimiz yol ikiye ayrıldı. bir daha birleşmesini beklemek gereksiz, birleşmeyecek.. geri de dönemeyiz üstelik.. yaşanmışlık yolu tek yöndür U dönüşleriyle tekrar tekrar yaşayamazsın.. kimseye ait değilsin. kimse de sana değil aslında... üzgün müyüm? hayır.. gittikçe belimi büken yorgunluktan kurtuldum.. senle yürüdüğümüz yol cam kırıklıklarıyla doluydu ayaklarım kesilirdi.. şimdi temizlikte yaralarım iyileşecek, kabuk bağlayacak.. bazıları derin kesikler izi kalacak.. belki yüzüme baktığımda bile bazen senden birşeyler yakalacağım.. kokun gelecek burnuma ansızın ama arkama bakmayacağım yanımdan geçen sen miydin diye.. kendimi tekrar tekrar yaralamayacağım.. bazen çıkmazlara girer insanlar.. ben o çıkmazların hepsini sende öğrendim.. artık çıkmaz bir sokak yok hayatımda.. ve güçlüyüm! ve kendime güveniyorum... varlığında kazandığım bir şey arasamda bulamadığım için kaybettiğime inanmıyorum.. aslında vazgeçmek kolaydır. noktaları severim çünkü kendisinden sonra ki harf büyük gelir.. ama zaaflarım oldu.. zaafım oldun.. her gün daha az nefes alarak yaşamaya alışamadım. bir gün nefessiz kalacaktım.. ve ben kendimi tanrım herkesten çok.. o zaman seni de nefessiz bırakacaktım.. yani aslında yine sana kıyamadım... kötülüklerimden sakınıyorum seni.. çünkü uzaktan şahit olduğun yaşamım yeter senin yerle bir olmana.. intikam ateşiyle kavrulmuyor yüreğim.. kızgınlıklarım çabuk geçti.. Belki büyüdüm, belki de sensiz daha mutluyum.. bunu ancak zaman gösterebilir.. ama şimdi gülümsüyorum! alıştığım senin yokluğuna gülücükler gönderiyorum.. sen! sen bensiz mutlu olamayacaksın... ama umarım maskelere alışırsın... bundan sonra göreceğin ve taşıyacağın şey sadece maske olacak çünkü... uyarırken samimiydim! vazgeçilmeyecek kadar çok sevildiğine inanırdın.. ama adam! sevgi vazgeçmemek için yeterli olmadığından avuçlarımı açtım ve sonsuzluğa bırakıyorum seni... benim çiçeklerle dolu bahçem var şimdi sensiz.. seninse karanlık bir bulutun bensiz... zarımı son kez attım, yenildin.. artık oyun oynamak istemiyorum.. belki de artık seni sevmiyorum.. bilmiyorum.. sadece uzaktan izle! hayatımın renkleri sana ne kaybettiğini gösterecek!


En kötüsü bir daha asla böyle sevilmeyeceğin için senin adına üzülüyorum...


Sen işte... Dev adam...



Sen benim için ne demek olduğunu asla bilmeyeceksin
Ben ne kadar cümle de kursam, ne kadar kendimden de versem anlamayacaksın
Yıkılmaz tabuların, üzerimden çıkartamadığın bir geçmişim var..
Bana giydirmekten hiç bıkmadığın, insanı kendinden tiksindiren bir elbisen var...
O kadar güzel oturtuyorsun ki onu üzerime
O kadar güzel öldürüyorsun ki beni.. 
Ve benim içimde ki seni, bilemezsin...
Hep beni suçlayıp durduğun bir gecemiz var senle..
Aslında o nefret ettiğin gün, senin bana geldiğin gündü sevgili...
Serin bir yaz gecesi, onca acının üzerine gülümsediğim bir kaç saatti..
Hala an ve an aklımdadır...
Ben inatçıyımdır, hırslıyımdır..
Kocaman hayallerim de oldu tabi..
Elimi uzatsam tutacabileceğim anda arkamı döndüğüm hayaller.. 
Senin unuttuğun benim hatırladığım bir sürü güzel günün sonuçları bunlar..
Pişman değilim... Senle yaşamak bile güzeldi..
Ya hiç kesişmeseydi yollarımız? 
Ya öylece geçip gitseydin hayatımın bir köşesinden?
Düşünmek bile istemiyorum bunları...
Senin tanıdığını sandığın aksine hakkımda hiç bir fikrin olmayışına gelince..
Olsun diyorum.. Çabaladı ya! Yetmez mi?
Adım neydi içine? Neyi düşünerek yaptın yapmış olduklarını bilmiyorum..
Ama artık seni suçlamak istemiyorum..
İçimde acısıyla, tatlısıyla öylece kalsın diyorum...
Ne kadar farkında olmasan da çok yaraladın kalbimi..
Bir katilin kurbanını yavaş yavaş kanatarak öldürmesi gibiydin
Beni defalarca bıçakladın ama hiç biri ölümcül noktadan değildi..
biraz daha yaşadım kan kaybederek..
Ama şimdi tek bir darbeyle yerle bir olacağımı hissettiğimden korkuyorum
kaldıramıyorum ve katlanamıyorum da..
en ufak bir davranışın nefesimi kesiyor, sabrım bitiyor..
Ve ben bu yüzden eskisi gibi olmak istemiyorum..
Sen hiç farketmedin ama ben söyleyeyim
Kendimi hiç bir şeye sana ait hissettiğim gibi hissetmedim ben..
Ait olma duygusu nedir bilmedim..
Hiç gerçek bir ailem olmadı
Hiç bir gece iki yarım tam uyumadım ben...
Görünüşümün tam zıttına eksiklerle doluydu hayatım..
Hak edip, etmediğim bir sürü yanlışla..
Öyle ki bazen nefret ettim kendimden..
Kaç gecemi bilinmezlere ısmarladım, kimse bilmez..
Sen kendimle yüzleşmeydin benim için...
Belki özlemini duyduğum her şeydin...
Bir gün çok hastaydım hiç unutmam...
Gelip doktora götürdün beni.. 
Yürüyemiyordum bile...
işte o gece "babamdın" 
sonra bir sürü gece ve gündüz beni korurkende babam oldun..
Omzunda ağladım..
Bazılarını duydun, bazılarında uyuyordun..
Senle konuştum, içimde ki küçük şeylerde olsa önemliydiler..
Onları ben anlatırken bazen dinledin
Bazen sadece gülümsedin...
Ama o zamanlarda "dostum" oldun...
Parka çıkıp çocuklğumuzdan bir gece geçirip eğlendiğimizde de,
lüneparkta koşarken de yanımdaydın...
O anlarda "arkadaşım" oldun...
Nefes alamadığım gecelerde beni deniz kenarına götürüp yanımda sadece sustuğunda
"nefesim" oldun...
Aç olduğum duygularla gelirken 
"ekmek" oldun..
el ele sahilde yürüdüğümüz akşamlarda "sevgilim" oldun...
Yine ellerimden tutup ailemin karşısına geçtiğinde "kocam" oldun...
Gelecekle ilgili planlar yaparken "çocuklarımın babası" oldun..
Bir yerini kanatıp yanıma geldiğinde "çocuğum" oldun..
ben üşürken gelip bana sarıldığında "evim" oldun...
Karanlıkta yürürken önden gidip elimi tuttuğunda "ışığım" oldun..
seni düşünürken "izlediğim en güzel film" oldun
anılarını anlatırken "okuduğum en etkileyici kitap" oldun...
Ölümün soğuk elleri yüzümü okşadığında "yaşam" oldun
"yaşama döndüren" oldun...
Sen gün ve gün hayatımda ki herşey oldun..
Ama zaman geçtikçe anladım ki ben senin için tüm bunlar olamamışım...
Bilmeediğin bir şeyi daha söyleyeyim sana
Hani kızıyorum ya sana yaptıkların için, yaşam şeklin için..
Bunların bana bir zararı yok aslında..
Ama öyle bir devsin ki gözümde yakıştıramıyorum sevdiğim adama bunları..
Sana herkes gibi olmayı, o güçsüzlüğü yakıştıramıyorum..
Benim gözümde o kadar kusursuz bir kahramansın ki yediremiyorum
O kıyafeti üzerine giydiremiyorum..
Ben seni hep daha iyi, daha iyi görmek istiyorum..
Bilmesen de gücümü senden alıyorum..
Ki sen bile duramazken ayakta ben nasıl dururum?
Sen gülmeden ben nasıl gülümseyebilirim?

Şimdi bakınca geçen zamana, bana yakıştırdıklarına, darmadağın oluyorum..
Bana bir şey olacak diye ödü kopan adam, yanımda olmuyor..
Omzunda ağladığım adamla artık konuşamıyorum...
Açlığını duyduğum duygularla beni doyuran adam yok...
Çocuk gibi şımaran sevgilim gitmiş..
Benle deniz kenarında sadece susup bana nefes aldıran adam şimdi kendi elleriyle beni boğuyor...
Benimle parkta oturup arkadaşım olan adam şimdi sadece parkın kenarından geçip gidiyor..
Aileme karşı beni savunan adam kaçıyor...
Sarılmıyor ve üşüdüğümde ısıtmıyor..
Yalnızlığımı anlamadığı gibi bir de ışıklarımı kapatıp gidiyor..
Susuyor..
Bana bir adım atmaktan korkarken, başkalarına koşuyor..
Beni yalnız bırakıp, başkasının yanında olmakla övünüyor..
O Dev adam biz'i yıkıp geçiyor...
inandığım her şey anlamsızlaşıp, silikleşiyor..

Yani sevgili "babam, dostum, sevgilim, arkadaşım, ışığım, kocam,, filmim, kitabım, evim, ekmeğim, nefesim, ailem, yaşamım, çocuğum çocuklarımın babası, evim, herşeyim" ölüyor, kayboluyor, yıkılıyor... Tüm bunlar olan adam artık bunların hiç birini yapamıyor..

Şimdi kaldır gözlerini yukarıya ve bak! Senle beraber neleri de yitirdiğime bak! 
Sahip olduğum bir şey kalmış mı geriye bir bak!
Ve insan tüm bunlar olmadan nasıl yaşar düşün..
Bir kez olsun düşün...
Evet kendime bir dost edinebilirim..
Hatta sevgilim, arkadaşım, kocam, çocuklarımın babası olacak kişilerde bulabilirim pek ala..
Kendime bir aile kurabilirim belki de..
Ama söyle!
Hepsi bir daha tek bir kişinin ismine denk olur mu?
Bir daha birisi "herşeyim" olur mu?

Belki mevsimlik oldun ama tüm hayatımı değiştiren bir değnektin de sihirli..

Teşekkür ederim, bir ömürlük duyguları sığdırdığın için bu kadarcık zamana..
En azından yarın bile ölsem; yaşadım diyeceğim!
O Dev adamla yaşadım...

Ben seni böyle büyük sevdim...
Kimsenin kimseyi sevemeyeceği gibi
Melekleri kıskandırarak sevdim...
Şimdi sen herşeyimi öldürürken ben sadece susacağım..
Dua edeceğim ve bekleyeceğim...
Ölümün beni de alması için bekleyeceğim..

Yaşıyorum sanma uzaktan bakıpta...
Görüntüler bazen yanıltır insanı..
İnsanım ya maske takacağım yine işte..
Ve en kötüsü sen bile bilmeyeceksin içimi..
Bense kendimi bilmeden nefes alıp, nefes vereceğim yaradılışımdan..

Kimse, senin kadar yakışmadı ruhuma...
Gel gör ki sen...
Sen işte...


Bir kızı lekelemek kolaydır

O aşklar, mahrem gecelerde namusçuluk oynardı.
Bir filin kulaklarına kanat takıp yerçekimine küfretmek kadar inandırıcı değildi. İnanmadık dedik.
İnanın dediler.
Fillerde uçabilir. Uçamaz dedik,
Dünya kadar ağır hayvanlar onlar.
Dünya? dediler, sahi lan dedik. Tanrı isterse, fillerde uçabilir....
Filin fiille seviştiği yerdeydik. Sırtımızdaki ağır yüklemler, sesimizdeki öznel çığlıklara karışıyordu.
Hangi cümle, hangi cümleyi tamamlıyordu bilmiyorduk. Biz, yalnızca sevişmeyi hayal ediyorduk. İşte bu yüzden bakire aşklarımızın elini tutmak aylarımızı alıyordu.



Çünkü Okul sıralarında kesişen delikanlı bakışlarımızı, sıcak bir sevişmeyle sona erdirmek istiyorduk.

Onların hepsini tanıyorduk. Göz bebeklerinin dişleri çıktığında ve sutyen takmaya başladıklarında ve regl olduğu için izin kâğıdı alamadıklarında anlıyorduk bizi büyümeye götüren bu yolda hiç mola veremediğimizi. Onlar sevişilmek için yaratılmamışlardı. Bizler onların namus bekçileri değildik. Bir erkek, fırsatını bulduğu ilk anda lekeliyorsa, adını, içinde ve arkadaş arasında yosma koymuşsa sevdiğinin, nasıl bekçilik yapabilirdi ki? Kimler kime neyin erkekliğini kanıtlamaya çalışıyordu ?

Bir kızı lekelemek kolaydır. Onların yaradılışında asla ihanet yoktur çünkü. İyi insanlardır. Senden, benden ve bizden daha eksik yaşarlar. Severler, sevdikleri zaman tamamlanacağına inanırlar. Göğüsleri avuçlandığında itiraz edip yarım kalmaktan korkar. Yatağa atıldığında sevişmekten korkar, seviştiğinde kaybetmekten korkar, kaybettiğinde biraz daha eksilir& Her eksiliş, yeni bir acıyı doğurur. Acı sahipsizdir ama tıpkı ağır yüklemler gibi sesindeki öznel çığlıklara karışır. İhanete ihanetle cevap vermek ister, kadındır, gücü yetmez.

Bir kızı lekelemek kolaydır. Onlar sizler için kolayca lekelenebilirler. Onlar için sizler namus kadar önemlisinizdir. Ne orgazm olmak için, ne de sevişmeyi ezberledikleri için yatarlar sizinle. İlk kez ve bir kez de! sizin için soyunurlar. ve sizler göremezsiniz gözlerindeki çocuğu. Dişleri henüz çıkmamıştır ve bacak arası terlemektedir ona her dokunuşunuzda. Yapma demek isterler, diyemezler. Çünkü kadınlar iyidir. Onlar, sizin sayenizde! kadın olurlar..
...
Sonra terk edilirler.
Adresi boş bir sokakta biten yarım kağıtta yazılıdır bütün olan bitenler..
Sizler, utanmadan geceyi anlatırsınız arkadaşlarınıza,
arkadaşlarınız utanmadan erekte olur anlattıklarınıza..
Sonra kadının gözleri dolar dört mevsim..
Sonra kadının gözleri boşalır..
Tırnak içine alınmış sözler biriktirir içinde.
Tırnağı kırılmış, ojesiz sözlerle yer değiştirir sonra..
Artık, O aşklar, mahrem gecelerde namusçuluk oynamamaktadır, ve filler uçsa da, buna kimse inanmamaktadır.



(alıntı)

Seni Sevdim

Hep bir kişiyi sevdim ben.. Ölürcesine.. Öldürürcesine.. Zarar vererek ve parçalanarak.. İterek ve gel diye yalvararak.. Tezat tezat sevdim ben.. muamma bir sonla sevdim.. Öylesine güvendim.. Sormadan, sorgulamadan... Olduğu gibi sevdim... Sarılışlarını sevdim.. O güveni sevdim... Yanımda duruşunu ve hayatımı yok edişini sevdim... Yersiz kıskançlıklarını, gereksiz maçoluklarını.. Ben o'nu herşeyiyle sevdim.. Verebileceklerine razı olup, daha fazlasını istemeden.. İlk kez sevdim... Aşığım derken gözlerinin içine baka baka içimde ki tüm duvarları yıkarak sevdim.. Teslim ederken kendimi ona hiç düşünmeden sevdim.. " O herşeydi ve benim canımı yakmazdı.. Gözümden akan tek damla yaşa kıyamazdı... Gidemezdi... Böyle deli gibi severken gidemezdi" diyerek sevdim.. Tenimde izler bırakmasına izin vererek sevdim.. İçimi parçalarken sevdim... Asla sevmem dediğim bir anda gözlerim kapalı sevdim... Ellerime dokunduğu her an terleyerek sevdim.. Vazgeçmeyi hiç düşünmeden sevdim.. O bana "git" dediğinde gururumu kırarak, kalarak sevdim.. Nefes nefese sevdim... Işııklarımı kapatarak ve bana yolumu göstermesine izin vererek, herşeyimden vazgeçerek sevdim... AŞK diyerek sevdim.. uyuduğu zaman soluksuz onu izleyerek, saçlarını okşayarak sevdim.. Onu kabuslarından uyandırıp sarılarak sevdim... Utanmadan, sıkılmadan, çekinmeden sevdim.. Acısını çekerek, böyle büyük sevmenin bedelini ödeyerek sevdim... Herşeye inat ben sevdim.. Kolumdan tutup çekmeye çalışanlara tokat atarak sevdim.. Kör kuyuya gözümü bağlayıp kendimi aşağı atarak sevdim.. Vazgeç dediğinde o bana olmaz diyerek, direnerek sevdim.. Bildiğim ve tanıdığım herşeyden çok sevdim... Kendimden utanarak, küçük bir kız çocuğu edasıyla masumiyetimi katarak sevdim.. Ruhuma ondan başkasının dokunmasına bir daha asla izin vermeyecek şekilde sevdim.. Son'umsun diyerek sevdim.. Ölümüm olacaksın diye haykırarak sevdim.. En çok kendimden vazgeçerek sevdim.. Kokusunu evim diye adlandırdım, kendisini herşeyim yaptım sevdim... Ve seviyorum şimdide.. Ne derse desin, ne yaparsa yapsın seviyorum... bu yüzden acı çekecek biliyorum.. Eski'de kalan hiçbirşeye dönüp bakmadığımı anladığı zaman acı çekecek biliyorum.. Şimdi "git başkasının ol" dese de gitmeyeceğim şekilde seviyorum -hala...

Ve düşünüyorum! Böyle çok severken birbirimizi... Sen nasıl benden başkasıyla bir ömür geçireceksin? Ben nasıl başkasıyla bir hayatı paylaşacağım?

"gidersem, sarılırsa başkası bana... Sana baktığım gibi bakarsam ona! Aşk derse, kokumu çekerse uzun uzun içinde.. Hiç bırakmazsa ellerimi... İnandırırsa beni yeniden aşkın varlığına... Onun olursam ben sonra... ÜZÜLMEYECEK MİSİN? ACIMAYACAK MI İÇİN? Nasıl düşlüyorsun şimdi beni başkasının yanında? Ve madem o kadar çok seviyorsun... NASIL BIRAKACAKSIN BENİ BİR BAŞKASININ KOLLARINA?"

y a p m a . . .

sadece s e n i i s t i y o r u m !

ve hep s e n i s e v m e k ş i m d i k i g i b i . . .

(keşke yalanı bulaştırmasaydın aşk'ımıza.. Böyle affedilmez, vazgeçirecek oyunlar oynamasaydın.. En azından içimde temiz kalabilseydin mesela..  Dürüst olabilseydin.. Beni suçladığın hataların çok daha büyüklerini giyinmeseydin üzerine.. Bende hep sana sevdalı o kadın olabilseydim.. Artık "o" kadın değilim.. Seni yüreğim affetmeyecek... Benim kadar kimse sevmeyecek ve kimse bu kadar çabuk silemeyecek... Kaldır kadehini çocuk! İçimdeki sen bitti...Şimdi herkese bağışlıyorum seni.. İkinci el satılık mal gibi..)