13 Haziran 2014 Cuma

Karmakarışık.

Bazen hayattaki herşey sıradanlaşmakta ustalaşıyor..
Bir kaç görüşmeden sonra herkes diğerine benziyor.
İnişlerle ve çıkışlarla dolu yıllar kalıyor gerimizde
Artık birbirimize bakmıyoruz
Hatta kimsenin gözlerine eski gibi doğrudan bakmıyoruz.
Maddesel hazlarımıza gömülüyor ve bir kaç saat sonra uyanıyoruz.
Maneviyatı beklemeyeli ne kadar zaman oldu?
Anımsamak güç...
Şehvetle, tutkuyla sevişiyoruz hala
hissetmeyi unuttuğumuz farkında bile olmadan hatta
Keyif bitiyor ve
Bir yere varmayacağını anladığımız anda daha iyisine arayış başlıyor
Hep daha iyisi var
Her zaman yedekte bekleyen birileri var.
Maddesel zevkler bittiğinde, maneviyatı doyuramadığımızdan
birileri geliyor ve biz gidiyoruz.
Eksiliyoruz..
Birine ait olamadıkça
Ne siz imkansızsınız birilerine
Ne de birileri size..
Elimiz elinde kalmayacaksa zaman kaybetmiyoruz
Artık ay dönümü bile kutlayamıyoruz.
Giderken haber bile vermiyoruz.
Bir uçurumdan aşağı düşüyoruz.
Sarıldığımız insanları kendimizle beraber düşürmekten başka bir amacımız yok aslında
Ne kadar kalabalık düşersek, o kadar az mı rezil oluruz yoksa?
Ya da anlasın mı istiyoruz birileri de bizim hissettiklerimiz?
Becerilerimizde kaybolmuş adamlar var
İsimleri yok
Görüntüleri yok
Gözlerimizi kapattığımızda
Kimse YOK!
Kendimizi başka, adamları başka kandırıyoruz.
Sonra zamanın bir yerinde ansızın durup hiçliğin farkına varıyoruz.
Fedakarlıklar yapan o adamların hayaletleri geziyor odalarda
Geceleri kan ter içinde uyanıyoruz rüyalardan
Saçımızı okşayan birileri vardı
Kabus gördüğümüzde sımsıkı sarılan
O gök gürlemesinden çok korktuğumuz için her yağmurda gelen biri vardı
Tatile harcadığı tüm parayı yakan
bizi bırakıp gidemeyen birileri
Başkasına ait olma fikrini kaldıramayan
Evlen benle diyen birileri vardı. 
Hem nasıl güzel anne olursun sen derdi.
Hayaletleri konuşuyor odanın duvarlarında
Ö(z)lüyoruz...
Bir daha bir adamı mutlu edebilmek için uğraşır mıydık?
Kucağında uykuya dalar mıydık hiç yorulmadan?
İnanır mıydık yeniden çocukluğumuzun o güzel masallarına?
Harcadıklarımızın ahı bırakır mıydı yakamızı bunca itilmişlikten sonra?
O kadar insanı hiç acımadan o uçurumdan ittikten sonra durulur muyduk biz?
Şeytana bürünmüş ruhumuz arınır mıydı?
Yeniden göz yüzüne bakıp güler miydik el eleyken?
Ve sırf gece yanımızda uyuyor diye Allah ın varlığına inanır mıydık?
Herşey kirletildikten sonra çarşafları değiştirip,duşa girmek arındırır mıydı?
Ya da kokular kaybolduğunda zihinde unutur muydu?
O kadar incinmişliğin üzerine anılar bile yer tutmuyor beynimde.
Geçmişten biriktirmiş olduklarım kafi
Yeni isimlere hafızamda yer yok.
Bir daha bir adam yine inandırır mı kendine
Ve ben ona senelerce sürecek yer yüzü cennetini verir miyim ellerimle?
Anne gibi fedakar olur muyum?
Ona dokunmayı öğretir miyim?
Hazzın en uç noktalarını yaşamasına izin verir miyim?
Bilmiyorum..
Biz kadınlar kırıldıkça şeytanlaşıyoruz, doğru.
Ama bizim kırdığımız o adamlarda başka kadınları şeytanlaştıranlar değil mi?
Duygusal bağ kuramıyorsam kabahat bende mi?
Kalbime dokunamamak onun beceriksizliği değil mi?
Bir adama "ömrüm" diyemiyorsam hayatımda tutmamak hakkım değil mi?
İlk bir kaç görüşmeden sonra, hevesimi alıp,
O'nu diğerlerinden ayıran bir özellik göremediğimde 
Hayatımdan silip atmak adil değil mi?
Suçlanıyorum bir günahkar olmakla.
Günahkar olduğum doğrudur.
Ama işlediğim hiç bir günahta yalnız olmadığımda...
Bir daha bir adam beni aşka ikna edene kadar
Uslanmayacağımda... 

Dua'mdır; bir adamı daha enkaz halinde bırakmamak...
Ve bu sebepten 
Avuç içlerini öpmediğim kimseyi 
Hayatımda tutmayacağım!

"Biz bir daha hiç görüşmeyecektik ve o henüz bunu bilmiyordu"...

Özge Özvatan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder