16 Nisan 2015 Perşembe

Ellerini Seversin..

Aşık olunacak adamların güzel elleri olur. Avuç içlerini öpersin. Sana dokunur ve cennet kokar tenin. Güzel adamların Tanrı elleri olur. Avuçlarında sana bir dünya sunar sen ona kendi dünyanı.. Böyle başlar bazı hikayeler... Bir kapıdan girer, ellerine bakarsın. Düşünmeye gerek yoktur. O adamdır, bilirsin. Ellerini seversin..

Söylediklerini duymazsın, avuç içlerine bakarsın. Elini sımsıkı tutuşuna, saçını okşayışına, sarılışına, düşerken seni yakalayan, yaşlarını silen ellerine bakarsın. Sesi doğaçlama bir melodi gibidir. Dinlerken sallanırsın.. Geceleri solunda yatmasına alışırsın ve mutlaka sağ elini tutarsın. Ellerini koklarsın. Rüyalarının güzel kokmasını sağlarsın... Sabahları günaydın deyişiyle doğar güneş. Önce öpücüklerine gözlerini açarsın. İnanırsın o adama. Hayatında ki her şeyden, herkesten çok inanırsın. O ellerdir gitmene izin vermeyecek olanlar, güven duyarsın. Aşkın nasıl bir şey olduğunu hatırlarsın. Sonbahar hüzün kokmaz, kışın üşümezsin. Üzerinize yağarken karlar elini tutarsın. Sana bakar, güneşin tekrar doğar... Bazı adamlar hep ilkbaharı yaşatırlar.. Kanarsın. Bazen söylediklerinin masalcılığına göz yumar, yine kanarsın.. Duymaya ihtiyacın vardır. Başını birinin göğsüne yaslamasına ve bir ikindi vakti, dizlerinde uyuya kalmasına... Ne kadar süreceğini bilmez ve her anı ezberleyerek yaşarsın. Koşa koşa yaşarsın. Aklında kalmasın diye hiç bir şey sığdırmaya çalışırsın olan zamanına.. Pahalı hediyeler almaz, ellerinle hazırlarsın. Sana kurduğu hiç bir önemsiz cümleyi unutmaz, unutmadığın tüm detaylarla hazırlarsın onları... Karşılık beklemezsin çünkü karşılığı olur onun parlayan göz bebekleri. Bilirsin, o mutlu olacak ki, sen huzurla uyuyasın...

Zaman geçer ve sonu görünür bazen hikayelerin ve o adam da pekte Tanrı değildir aslında. Yanlış olduğunu bildiğin ve "asla" dediğin her şeyi yapmanın zamanıdır şimdi. Bir gece daha ve bir günaydın daha uğruna... Harcarsın ve harcatırsın. Zaman geriye aksın, aynı adam olsun diye dualar edersin. Üstelik bunu yaparken hıçkırarak ağlarsın ve nefesin kesilene kadar ağladığının farkına varmazsın. En sevdiğinle sınanırsın. Ne kendini affedebilirsin, ne onu. Tüketirsin ve tükettiğinden çok tükenirsin. O eller -ki sen öpmeye doyamaz, uyurken bile bırakmazdın- ihanet eder önce sana.. Anlam veremezsin artık farklı kokmasına. Gece rüyalarına kabus olmasını anlamlandıramazsın. Canını yakmasına, dokunduğu her yerde bir yara izi bırakmasına... Melodi olan sesine tahammül edemez bir hale gelirsin biraz daha sonra. Tek bir cümlesini unutmayan sen, cümlelerine tahammül edemezsin artık. Ne söylediğinin bir önemi kalmaz. O adamın da bir ölüden farkı...


Hiç unutmazsın onu. Ne izlerini silebilirsin, ne de sana bıraktıklarının. Yine de sevemezsin bir daha onu ve daha kötüsü kendini de... Biri gelse de unuttursa diye beklerken, her gelenin daha çok hatırlatması da hayatın sana attığı en sağlam kazıktır aslında. Sokakta birinin aynı parfümü kullanması, sizin şarkınızın bir kafede çalması, sana yazdığı bir dörtlüğün internette karşına çıkması.. Kaderin bir oyunu diyeceksin bunlara. Boğazında bir yumru, yutkunacaksın. Anlayacaksın, bir daha asla eskisi gibi olmayacaksın, yanındakinin elini daha sıkı tutacaksın... Ve bir daha kimseye inanmayacaksın!

Özge Özvatan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder