Yorucu geçen bir gecenin sabahında, sabah gözyaşlarımı silip, güneşle tekrar doğduğum bir sabahtı. Tercihlerimin beni ittiği bir yolda çarpıştık sadece. Alışık olduğumun dışında ne varsa, sendeydi. Gelişine izin verdim. Bir cümleyi yanlış anlama ve hayatımın ortasına yerleşmene de.. Bir sürü cümle kurdum ve aldığım cevaplara inanmayı öğrendim. Ele avuca gelmiyordun oysa, haklı olduğum her cümle de sinirlenmene göz yumdum. Gürültüyle giderken, depremler yaratıp enkaz oluşturmaya alışkındım aslında, yine de kıyamadım. Hiç bir fikrin olmadığı halde, hakkımda düşünmene izin verdim. Hiç birşeyin aksine seni ikna etmeyi denemedim. Senden sonra "hakkında hiç bir fikri bile yoktu." diyeceklerdi ve ben susacaktım. Akıntıya kapılmak gibiydi. Aşık olmak kadar güçlü değil asla ama o akıntıdan anladığım yerde ayrılmakta zor geldi. Doğru zamandı çünkü. Geçmişi sirkelediğim ve bir daha olmamasını göze aldığım bir sabahtı.. Canımı yakamıyordu artık geçmişin geri gelişleri ve her zamankinden kolaydı "git" demek. Yüzümü kim olsa güldürecekti ve ben seni seçmiştim. İlk baktığımda gördüğüm adam olmadığını anladığımda da hazmetmem gerektiğini düşündüm. Başkaları söylediklerinde haklıydı ama kendimce verdim cevabını. Adına, adını harcadıklarıma.. Sonra kaybedildiğimde ne kaybettiğini bilecek kadar beni tanımamış olacaktın oysa.. Boşa harcanmış zaman, kaybedilen emek olacaktın. "Neden yani? Nasıl?" olacaktın ve adımların atılmaması gereken... Vicdanlı davranmayacak ve kendinle beraber bana da yalan söyleyecektin. Utancı olmuştun içinde bulunduğun cümlelerin.. Yanılmıştım. Ve sen, yanılgıları düzeltecek kadar güçlü bir adam değildin...
Zaman doğruydu ama sen yanlıştın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder